tanrısız evlerde de seyrelmiş tuzlu su kıvamda
eşiklerimize sormadık, izin almadık
sevdiklerimize söylemedik, duymadık
çaputlara sarındık, arınmadık
eteği yere değer kadın
kapısı çalınmayan evinden dışarı kıblesi pencerelerdir sarı
söylenmesi gereken şarkıları ertelemiştir
gümüş kakmalı sandıklara örter kucağını ana yadigarı
burnunun direği sızılarını biriktirmiştir
anları dolmuştur yarısına, yarısında sızıları
bülbüle dikeni sorun
güle rengini bülbülden
anddan acıyı
denizi, denizi üzerindeki gemiden bilen çocuğa sorun
güneşin tutuluşunu deniz yıldızına
soluk soluğa saymayı bir bir açılan kapılara
dirhem dirhem toplamayı öğretti karınca toprağa başağı
tırnak uçlarında yürümeyi öğretti, incitmeden sarılmayı
toprağın teşekkürü almayı öğretmek oldu tüm cümleyi aşağı
hırkayı küfe, sırçayı deme boğmayı
zahirin elinden alındığında gidilmezlik kuşağı
dünyadan bir tat almadım
ölenlerden sayın beni
tabutlarda bekletmeyin
kabirlere koyun beni
vefalı dost bulamadım
nerede benim ile yeyip içenler
kanadım altında konup göçenler
dar günümde terk edipte kaçanlar
siz mi kardasınız ben mi kardayım?
ben hileye meyletmedim ebedi
Yol değil ama benim yolculuğum bitecek
O sabah cam taş atacak canıma
Gözlerimin ardında hatıralar akşamdan kalma
Ve nihavent o şarkı benimle bitecek olan
kaçacağınız en uzak yer kendinizken
kokular peşine düştünüz, büyüler; gölgenizden geçip geçip
kalmayana kadar kovdunuz zamanı
koyuldu ömür, koyuldu damarda kan,koyuldu dönüşe yol
kapattınız kapıları sese kendinizden geçip geçip
koşulluydu dostluğunuz, koşulladınız selamı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!