Donkişot, incelen aya bakarak bağırır;
Ayı kemiren güneşse
Tüm yel değirmenleri ileri!
Getirin sevgileri.
İki dağ arası hayat.
Geçiş köprüden ya da sudan…
Kurbağaları güneşe bırakıp
gökyüzünden geçmeye kalkışan
uçarı bir nehirdi aşk.
İskelet
Başka bir gezegene sürülen
bir duygunun bıraktığı
yanık lekesiydi sanki
tenimi kuşatan.
Atın yelesine gizlenir kaos
şehir eşkiyalarından kaçıp.
Özgürlük yapraklarla çıkar
yolculuğa her gece.
Soluk benizli kızlar
kutsal aşkı bekleyedursun
Teller, dikenler ve sözler
başlarında tülden kılıflar
uyanıktılar hepsi de gecenin avucunda.
Issız kumsaldaki şizofren bir kum tanesinin
kahkahalarıydı duyulan.
Belirsiz bir cin zamanı
Susar fısıltılar,
bıçak kadar parlak
köpürür deniz, geceye
bir kapı koşar nefes nefese
renklerin dansından doğar beyaz.
Ruhunu yıkayan mermer serinliğinde
ipek mendilimle
sildim kadınların göğüslerinden akan kanı,
sildim damlayan asitli anıları.
Müziği bir kutuya hapsetmek yerine
dinledim, dinledim, bitirdim çinko notaları.
Zehirli aşklar sokağında
sıcak, somurtkan gökyüzü altında
gözleri kara bir odada
bu kaçıncı hayal kırıklığı
solgun, çapaklı duvarlar arasında.
Kuğuların göl vaktinde
süzüldü inceden bir beyazlık
piyanonun tuşlarından.
Sabahın tutuşan ışıklarında
ılık dumansı bir sallantı
ve bir ateş dökme mevsimi.
Siste kaybolur ay,
geceyi yutar sis,
sallanır gökyüzü
kentlerin böğürtüsünde
küldür artık denizin kumu.
Boyaları kuruyan acının resmi
Dilek Değerli nin şiir kitapları okumaya değer hayata bakış açısı ve bunları satırlara dökmesi muhteşem herkesin okumasını tavsiye ediyorum.