AİLE
Nasıl başlayacağımı bilemiyorum hikâyeye. Kırgınlıklar, pişmanlıklar, kavgalarla boşa geçen yıllarımızı size nasıl anlatacağım. 25 yaşındayım ve hala hatıramda yaşadıklarım. Masumken biz bu olaylara şahit olmamalıydık. Çirkinliğin, kötülüğün içinde olmaktan uzaklaşmalıydık. Bir yanımız yaralı büyümemeliydik.
AŞKA YOLCULUK
Bir Haziran sabahına açıyordum gözlerimi...Güneşin o can veren ışığı pencereden odama giriyordu. Az daha uyuyabilirim diyordum içimden ama ışığına karşı koymak mümkün değildi. Kendisi gibi dinç kalkmamı ister gibi hali vardı. Sanırım bugüne özel bana öyle davranıyordu. Bende ona karşılık vererek güne başlıyordum...
Bugün üniversiteden arkadaşım Hicran’ın nişanı için Bozüyük'e gidecektim. Otobüs seferlerin de yer bulamadığım için trende yer bulabilmiştim. İlk yolculuğum olacaktı trenle. Sabah erkenden kalkıp hazırlandım. Yengemden o gün giyebilmem için kırmızı elbisesini istemiştim. Saçlarımı maşa ve hafif bir makyaj yapmıştım. Artık hazırdım. Tren garına gidebilmem için otobüse bindim.. İndiğim de ufaktan bir heyecan sarmıştı beni. İlk yolculuğum olacağı için ne yapılır bilemiyordum haliyle. İçeri girdiğim de hemen görevliye sordum ve biletimi aldım. Biraz bekledikten sonra çağırdılar kontrolden sonra peron yerlerine geçmemiz istendi. Bende önümdeki kuru kalabalığı takip ettim. İlerlerken durakta bir öğrenci vardı, emin olmak için onunla konuşmuştum. O da burada benimle bekleyebileceğini buradan bineceğimizi söyleyince içim rahatlamıştı. Kendime boşuna panik havası yaratmıştım işte. Her neyse beklenen tren gelmişti düdük ötüyordu. Bindim ve benim için ayrılan yere yerleşmiştim. İlk defa duyacağım heyecana camın kenarına ellerimi başıma koyuşumla ve yüzümdeki çocuk tebessümüyle başlamıştım. Gözüm önümdeki ekranda sırayla durakları gösteriyordu. Bir saat kadar sürmüştü yolculuğum.. Bozüyük’e yaklaştığımı fark edince eşyalarımı alıp kapıya doğru gittim. İndiğim de derin bir nefes aldım ve hemen Hicran’ı aradım... Babasının beni alacağını söyledi. Bende otobüsle gelebileceğimi söyledim ama kabul etmedi. Beklemeye başladım.
Anlatamadıkların için de kalsın istemezsen gökyüzüne baksın gözlerin,
Dökülsün yüreğini inciten yaşanmışlıkların ardı ardına,
Gözyaşların durdurulmaz bir nehir gibi aksın,
İçini üzüntüyle kaplayan o bulutlar dağılsın baktıkça,
Gökyüzü senin bir parçan olsun aydınlığa kavuşturan.
Güneş ışığın da ya da yıldızların birbirine kavuştuğu anlar da gökyüzünde ol.
Gökyüzüne uzanıyorum boylu boyunca, insanları düşünüyorum. Hayatı, bu bazı anlar ağır gelen yaşamı, almakta zorlandığın nefesler bile batıyor canının en içine. Dünyadaki ters giden düzen içini huzursuz ediyor, baş kaldırmak istercesine çırpınıyorsun. Ama neye, kime? Sadece binlerce kez şahit oluyorsun, yaşıyorsun, sonra geçiyor. Unutuyorsun. İşte bende kaçmakta buluyorum çareyi. Kendi ellerimle oluşturduğum dünyanın kapısını çalıyorum her gün. Hesapsız, soru sormadan buyur ediyorlar beni. En güzel anlarımı yaşatıyorlar, ruhuma iyi geliyorlar. Hayallerimi yaşamama izin veriyorlar orda bana. Pencereme konan bir kuş kanatlarını açıyor bana her gün, alıp götürüyor. Müziğe bırakılan bir ruhun salınışını izliyorum bulutların üzerinde. Kuşların kanat çırpışları kulağımda duyumsadığım en naif melodi. Ayaklarımın mutluluktan kıpır kıpır gökyüzünde sıçrayışlarını izliyorum. Beyaz bir elbise içinde bulutların arasında dolanıyorum...Sonra annemin sesiyle o kuş beni tekrardan gerçekliğin kucağına kondurmak için penceremin kenarına bırakıyor.
Dudağımın kenarında beliren hafif bir tebessüm, ruhumu huzura kavuşturan bir aşkla mutfağa annemin yanına koşuyorum. Mutluluğum tüm bedenime yansıyor olacak ki annem:
İLK AŞK
Bir insanın hayatında yaşayacağı ilk aşkı nasıl olur? Unutulmaz güzel anılar mı sarar etrafını yoksa hatırladığın da bir hüzün mü kaplar yüreğini? Hiç beklemediğin anda ve zamanda karşına çıkan bir aşk bekçisidir o. Hayatına bir süreliğine eşlik edecek bir bekçi. Hayallerin de aradığın o aşkı sana süslü malzemeleriyle tattıracak bir aşk ustası.
Roman Düğünü
Her cumartesi klasik anneanne oturmasın da oluruz. Aynı mahalle de olmamıza rağmen bu gelenek hiç değişmez. Ailenin her ferdi toplanır, yemekler yenir, sohbetler edilir, şakalar yapılır, danslar edilir, şarkılar söylenir ve mahalleyi saran o kahkahalar atılır.
İşte o keyifli akşam daha keyifli bir akşama dönüşüyordu. Dışarıdan öyle coşkulu müzik sesleri geliyordu ki içim kıpır kıpır olmuştu. Kendimi hemen balkon da bulmuştum. Mahallemize yeni taşınan roman komşularımız düğün yapıyorlardı. Her şey gözüme öylesine gök kuşağı gibi görünmüştü ki o an yüzümdeki gülümsemeleri durduramamıştım. Rengarenk kıyafetleri, kahkahaları, konuşmaları bile yetiyordu gülümsememe. Bağırdığımı hatırlıyorum balkondan:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!