Dilan'ın Dramı Şiiri - Mahmut Çuhadar

Mahmut Çuhadar
68

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Dilan'ın Dramı

Gecenin sessizliğini bozdu minik bir yavrunun sesi
Bir dağ köyünde başlıyordu yeni bir hayat hikayesi
Şafak vakti dindirdi, Sırma Kadın’ın feryadını
Dilan koydular bu gelen yavrucağın adını
Üç erkek ağabeyinin ardından gelmişti
Kızı olduğu için bir tek anacığı sevinmişti
Yokluk içinde zar zor yürüyen hayatlardı
Birkaç keçi, biraz koyun, bir inekleri vardı
Sırma’nın kocası Ahmet babası gibi çobandı
Köyün diğerleri gibi cahil, garip ve yabandı
Üç oğlu olunca sevinmişti güç kazandım diye
Dağ başında kaba kuvvet gerekti yaşamaya
Kızını umarsızca karşıladı, uzaktan şöyle bakarak
Bu da erkek olsaydı ya der gibi kaş çatarak
İki göz toprak evleri, yanı başında da ahırlar vardı
Bir odada Ahmet, karısı, çocuklar diğerinde babası kalırdı
Yetmişine varmıştı Ahmet’in babası Cabbar
Karısı çoktan ölmüş yoksulluktan evlenememişti ihtiyar
İnat, huysuz, dediği dedikti büyükbabanın
Tek hakimiydi bu yoksul evin hesap kitabının
Hiç karşı çıkmazdı Ahmet babasının buyruklarına
İnanır, boyun eğerdi Cabbar’dan duyduklarına.

Devran döndü, kuru ekmeklerine ortak oldu eşkıya
Komşuları bir bir taşınmaya başlamıştı yakın kasabaya
Ne yaparlardı oralarda, bilmezlerdi şehir ne demek
Nasıl kazanılırdı orada yedi nüfusa katık ekmek
Önce gitmemekte direndiler, bırakmadılar evlerini
Sonra mecbur göçtüler, bırakıp yanıp yıkılan köylerini
Kim yakmıştı, niye köyleri talan edilmişti, anlamadılar
Cabbar gidilecek demişti bir kez hiç karşı koymadılar
Keçileri, koyunları satıp derme çatma bir eve sığındılar
Oğlanlar üç kuruşa birer esnaf yanına kapılandılar
Ahmet bir oduncuda iş bulmuştu, azıcık bir ücretle
Yine de karınları doyacaktı, sarıldı işine minnetle
Sırma, Cabbar’a bakıyor, ev işleriyle gün dolduruyordu
Gün geliyor kuru ekmek, çorbayla sofra konduruyordu
Köyde de mutlu değildi ki, mutluluk nedir bilmezdi
Bulunduğu durumu kabullenir, hiç isyan etmezdi.

Dilancık her şeyden habersizdi kasabaya geldiğinde
Minicik yüreği pır pır etmişti ilkokula gittiğinde
Devlet zoruyla okula kaydedilmişti yedi yaşında
Ailesi karşı durmuştu, en çok da dedesi okul işinde
Öğretmenini, arkadaşlarını, sınıfını çok sevmişti
O yaşında kurtuluşunun burada olduğunu sezmişti
Başarılı olacaktı her şeye, en çok da ailesine rağmen
Hayallere dalıp giderdi sınıfında bu düşüncelerle bazen
Öğretmeni de fark etmiş, başka ilgilenir olmuştu Dilan’la
Aralarında bir bağ oluşmuştu bu köylü kızıyla zamanla

Yıllar yılları kovaladı, başarıyla bitirdi Dilan İlkokulu
Devamına ailesinin rızası da parası da bulunmuyordu
Öğretmen araya girdi, devlet masrafları ödeyecekti
Kaymakam ricacı oluncaya kadar Cabbar “hayır” diyecekti
Parasız yatılı öğrenci olmuştu, Dilan komşu bir kasabada
Ailesinin yanına gelirdi, tatillerle hafta sonlarında
Böylece yıllar akıp gitmeye başlamıştı birbiri ardınca
Dilan da on beşinde güzel bir kızdı büyüyüp serpilince
Hasan diye bir çocuk vardı son zamanlarda çevresinde
Önceleri yüz vermemiş, ağır konuşmuştu bir keresinde
Delikanlı vazgeçmemişti sıcacık bakışlarından, gülüşünden
Dilan da sonunda etkilenmişti Hasan’ın dimdik duruşundan
Kötü bir şey değildi ki sevdalanmak, şekerden bile tatlıydı
Bilemezlerdi ki bu sevdanın içinde kötü kaderleri saklıydı.

Çok geçmeden Dilan’ın bir abisi görmüştü ikisini
Haberdar etmekte gecikmemişti aile meclisini
Karar acımasızdı okuldan ayrılacaktı artık Dilan
Zorla uygulandı kıza bir söz hakkı bile tanınmadan
Bir odaya kapatıldı, yasak getirildi dışarı çıkışına
Sesini kesip hiç dinlemediler, sebeptiler evden kaçışına
Arkasına bile bakmadı Dilan küçük bir boşluk bulduğunda
On altı yaşındaydı bilmediği yollara koyulduğunda
Komşu kasabaya vardı, yokluğunda deliye dönen Hasan’a
Çaresiz kaçacaklardı, onları bulamayacakları bir mekana
Oysa kader peşlerindeydi abiler dağılmışlardı aramaya
Kan bürümüştü gözlerini, yeminliydiler namus kurtarmaya
Çok geçmeden yakalandılar, Hasan’ın bir yakınının boş evinde
Kurşunlar yayıldı Dilan’a göğüs geren Hasan’ın bedeninde
Döverek, söverek, sürükleyerek götürdüler Dilan’ı evlerine
Cezası evde verilecekti onun, söz vermişlerdi dedelerine
Ahmet yine karşı koyamadı babasına her zamanki gibi
Kızının babası kendisi değil, sanki Cabbar Dilan’ın sahibiydi
Hiç gülmeyen dedenin suratı bugün daha bir nemruttu
Ağzından ölüm emri çıkmıştı artık, bu kesin bir komuttu.

Önce acımasızca dövüp, ellerine ne geçtiyse vurdular
Sonra vahşice, zalimlere dudak uçuklatan bir plan kurdular
Bahçelerinde genişçe bir kümes vardı, oraya bir çukur açtılar
Dayaktan bitap düşmüş Dilan’ı henüz ölmeden içine attılar
Bir tek Sırma yanıyordu çaresizce elinden bir şey gelmeden
Kızının tek suçunun sevdalanmak olduğunu dahi bilmeden
Karanlık bir kuyuda bitti Dilan’ın talihsiz, kısacık yaşamı
Ağabeyler yakalandı birer birer gün bulmadan akşamı
Konuştular, yüreği nasır tutmuş gaddar dedeyi ele verdiler
Polisler “ben bir şey yapmadım” diyen Cabbar’ı da götürdüler
Dilan’ın cansız, çaresiz, morarmış bedenine otopsi yapıldı
Ciğerleri toprak doluydu, ölmeden gömüldüğü anlaşıldı
Ne ilk ne sondu çaresiz, zavallı kız sevdası uğruna can veren
Dilan değil insanlıktı orada ölmeden bir çukura gömülen…

Mahmut ÇUHADAR - Mart 2012

Mahmut Çuhadar
Kayıt Tarihi : 12.4.2012 18:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mahmut Çuhadar