Dikkât! Bir Molla Kasım Gelir

Mehmet İslami
2466

ŞİİR


18

TAKİPÇİ

Dikkât! Bir Molla Kasım Gelir

A. Be. De’nin Haarp sistemi varmıdır?
Tabi vardır, malûm başa çökenler
Şubattaki alevlenen nâr’dır
İç düşmandır taşa tohum ekenler

Depremi nerede ne zaman diye
İstanbulda yapacaktılar niye
Konsolonluk bırakmadı geriye
Damarlarımızdan kanı çekenler

İkiz kulelerindeki çalışan
Üç bin yahudidir izne alışan
Akabinde ikiz kule yılışan
Bu oyunda kimdir yalı dökenler?

Konsolosluklarda da aynı oyun
Uyumayın artık fitneyi duyun
Birinin ardından atlar bin koyun
İşte böyle koyun için çıkanlar

Önce sabotâj yalanı bükenler
Konsolosluklara perde dökenler
USS NİTZE adlı savaş gemisini
Dolmabahçe rıhtımına çökenler

Uss Nitze gemisi geldiği gece
Neydi o patlayan Kâğıthanede?
Anda üç şiddetindeki depreme
Kimdi bomba tetiğini çekenler?

KahramanMaraşın Pazarcığında
O parlayan neydi ki? Parladığında,
Yedi. Yedi şiddetiyle zaman da
Melânetin fitilini çekenler

Sonra yedi. Altılıkla Elbistan
Harap etti sokaklarda aktı kan
Ellâhü Âlem ya değil Ellâh’tan
Viran olsun ülkemizi yıkanlar

Sanki seçti; onbir ili yokladı
Ellâh diyen herkim varsa okladı
Beşte. Sekiz olan şeyi sakladı
Kâfirdir bunlara arka çıkanlar

Dokuz günün âhirinde Altı. Dört
Sonra verdi; Beş. Sekizle acı dert
Canını verenler Kırk Altı Bin fert
Senaryoya iyi bakın a canlar

Birbuçuk lânetli maymunlar kavmi
Hastahane yıkar yanmayan evmi
Müslümanda ses yok, yâhû bu dev mi?
İnsanmı Filistin, Gazze yakanlar?

Mûsâ’ya inanır Mûsâ sevmeyen
Kandan candan başka bir şey yemeyen
Kadın, çocuk, dede, nine demeyen
Şempanzen maymunu yahudi bunlar

Müneccim değilim bir kulum derim
Hâli hakîkati beyân ederim
Bilet aldım bu âlemden giderim
Yükselsin tarihte şerefler, şânlar

Güçlü kimse haklı odur, öylemi
Vakit geldi seni bekliyor gemi
Dikkât et sözüne Âşık İSLÂMİ
Gelir MOLLA KASIM esrârı anlar

Molla Kasım kimdir?

Kimdir Molla Kasım ve neyi, nasıl bir insan tipini temsil eder? Yunus'la alıp veremediği nedir? Bunları anlamak iç in önce konuyla ilgili menkıbeye bakalım:Yunus, üç bin şi ir söyler. Kendisinden sonra gelen Molla Kasım isimli bir şeriat (hukuk) âlimi bir su kenarında bu şiirleri okumaya başlar. Bunlardan ilk bin tanesini okuyunca bunları şeriat a aykırı bularak yakar. Sonraki bin tanesini de aynı sebep le parçalayıp suya atar. Üçüncü bine başlayınca yazının başına aldığımız şu beyitle karşılaşır:

"Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir"

Molla Kasım, bu beyti okur okumaz, hatasını anlar. Çünkü Yunus'un ona ilk iki bin şiirde "eğri büğrü" gelen sözlerinin asıl manasını anlamağa başlamış, böylece on un büyüklüğünü idrak edip yaptığından pişmanlık duymu ştur.
Fakat ne çare ki elde bin şiir kalmıştır. Menkıbeyi inşa edenin millet olduğu düşünülecek olursa şunu da söylem ek icâbeder: Millet, derin irfanıyla Yunus'a dair bu konun un onun lehine olarak açıklanması için karşısına Molla Ka sım'ı çıkarmıştır.Menkıbenin finalinde ise Yunus aklanmış olur.
Böylece ona dair meşruiyet sorunu ortadan kalkar.
Bu menkıbe öncelikle tarih boyunca sıkça karşılaşılan medrese-tekke çatışmasının bir örneği olarak da okunabi lir.
Bunun tarihteki çok tipik bir misali KADIZÂDE ile SİVÂSİ mücâdelesinde görülür. İki grup asıl konu Yunus olmamak la beraber sufîlerin semâ ve devranının, zikir ve musikinin caiz olup olmadığı, Muhyiddin İbn Arabî'nin kâfir sayılıp sayılmayacağı, Yezîd'e lânet edilip edilemeyeceği gibi ko nularda ciddi fikir ayrılıklarına düşerler.
Bu durumun en önemli sebebi ise fakih diliyle derviş di linin farklı olmasıdır. Biri kitaptan diğeri gönülden konuş ur. Fakih, bir metne zahiriyle bakar ve alt manâsına ulaşa maz. Yine fakih, konuya kaba akıl ve bilgi ölçüleriyle bak ar. Sufi gözünde ise şiir, ilahi ilhamın şairin kalbine yükle diği manâyı söze dönüştüren bir vasıtadır.
Yunus'un şiiri de böyledir:

"İy sözlerün aslın bilen geldi idi bu söz kandan gelür
Söz Aslını anlamayan sanur bu söz benden gelür
Söz karadan akdan degül yazup okımakdan degül
Bu yüriyen halkdan degül Hâlîk âvâzından gelür."

Şeriat gemisinde kalıp hakikat denizine dalmadılar Bu
"Halîk avazı" meselesini fakihler neden anlayamazlar? Bunu da şöyle açıklar:

"Hakîkatün ma'nîsin şerh ile bilmediler
Erenler bu dirligi riyâ dirilmediler
Hakîkat bir denizdür şerî'at anun gemisi
Çoklar gemiden çıkup denize tamladılar
Bular geldi tapuya şerî'at tutdı turur
İçerü girübeni ne varın bilmediler
Dört kitâbı şerh iden âsîdür hakîkatde
Zirâ tefsîr okuyup ma'nîsin bilmediler"

Demek ki anlaşmazlık konusu fakihlerin şeriat gemisin de kalıp asıl hakikatin bulunacağı denize dalmamalarıdır
Yunus Emre'nin bu şiirlerinden, aslında isim zikretmes ede, yaşadığı dönemde de böyle düşünen insanların eleş tirileriyle karşılaştığını anlıyoruz. İşte Molla Kasım, bu an layışın sembol ismidir. Fakat bu durum, Molla Kasım'la da bitmez, günümüze kadar devam eder. Bunun tarihteki bir başka kahramanı ise az önce adından söz ettiğimiz Ebus suud Efendi'dir.Onun tepkisinin de Yunus'un sözlerine da ir olması dolayısıyla bu hadiseyi biraz daha geniş aktaral ım.
Hadise şöyle cereyan eder: Kendisine "Bir zaviyenin mescidinde eşhâs-ı muhtelife ile oğlanlar muhtelit olup envâı teganniyat ile tevhid ederler iken kelime-i tehvidi tağyir edip gâh dil men, gâh canmen ve gâh

'Sen bir ulu sultansın
Canlar içinde cansın
çün âyan gördüm seni
Pinhan kayusu değil'

deyüp ve gâh

'Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç hûri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni'

deyü göğüslerini döğüp evzâ-ı garibe ettiklerinde ahâli-i mahalleden bazı kimesneler zâviye-i mezbûrede şeyh olan Zeyd'e; 'Bu makule evzâa niçün râzı olursun?' dediklerinde, Zeyd: 'Ne lazım gelir? Ve mâ haleket-el cinne vel inse illa liyabudün demekle cevap verse şer'an Zeyd 'e ne lazım gelir?' şeklinde bir soru sorulur. O da bu soru için"El cevap
: Evza ve akval-i mezbure kemal mertebe fuhuş olduğ undan gayri, cennet hakkında söyledikleri kelime-i şenia küfr-i sarihtir. Katilleri mubahtır, şeyhleri olan bi-din hik âyet olan ef'al ve akvâl men'e mubaşeret olunmazsa dahi ne lazım gelür demekle kâfir olduğundan gayrı o kabayihi ibadet kabilinden addedüb âyet-i kerimeyi ana delil getir mekle tekrar kâfir olur.Ve bu itikattan rücu etmezse katilleri vâcib olur." şeklinde bir fetva verir.

Molla Kasım'a farklı yorumlar
İşte bu anlayış, bugüne kadar gelmiş ve hemen her çağda savunucularını bulmuş bir anlayıştır. Meselâ bir yazar onun

"Âşık mı diyem ben ana Tanrının uçmagın seve
Uçmak dahi tuzağımış mü'min canları tutmağa"

beytini "küfür" olarak niteler. Yine bir başka yazar

"Yigirmisekiz hece Okursun ucdan uca
Sen elif dersin hoca Mânâsı ne demektir
Dört kitâbın mânâsı Tamamdır bir elifte
Bâ dedirmeniz bana Ben bu yoldan azarım"

sözünü de Kur'ân'ı tek harfe indirmek olarak görüp Yun us'un bu deyişini "İslâm'a aykırı görüş" olarak niteler.
Şimdi insan bu noktada şunu da düşünüyor: Hani diyor ya Yunus;

"Korkaram söylemeğe şerîat edebinden
Yoksa eydeydüm sana dahi ayrusi haber"

Ya gördüklerinin, bildiklerinin hepsini üryan bir şekilde söyleseydi kim bilir daha ne tür tepkilerle karşılaşacaktı? İnsan bunu düşünmek bile istemiyor. Sadece şunu söylemek lâzım
:İyi ki böyle sözler söylemiş.
Değilse dini anlamakda hep kabukta kalacaktık.
Bu da bizi onun derinliğinden, estetiğinden uzak tutacaktı.

Molla Kasım'la ilgili bu durum, zamanla farklı yorumlara da konu olur. Bunlardan en enterasan olanı Arif Nihat Asya'ya aittir. Ona göre "Molla Kasım, bazı sathi hükümler hilafına Yunus'u yırtıp parçalayan çiğ, hoyrat bir adam timsali, bir ham ervah değildir. Molla Kasım, Yunus'un mirasını şer-i şerif üzerine ve hakkaniyetle varisler arasında taksim eden bir adalet timsalidir.(…) Onun adaleti sayesinde melekler de insanlar da balıklar da bu şiirlerden payını almışlardır."
Şairi böyle düşündüren sebep ise KASIM kelimesinin "TAKSİM EDİCİ" manâsıyla alâkalıdır. Buna göre bu menkıbe ''Tarikatla şeriatı birbirine sımsıkı bağlayan" bir menkıbedir. Çünkü tarikat dediğimiz bir nevi ''cemaat terbiyesidir, ruhu terbiye eder, olgunlaştırır. Şeriat dediğimiz ise hak ölçülü kanun, kuraldır, adaletin tesis edilmesidir."
Şair, bir konuya daha dikkat çekiyor. Ona göre bu menkıbe bizi havayı da suyu da toprağı da okumaya davet ediyor. Menkıbe bu yorumuyla da Yunus'un varlık anlayışı ile birleştiren bir özelliğe bürünmektedir. Çünkü Yunus için insan ne ise kuşlar, balıklar, gökyüzü, toprak da odur. Hepsinde tecelli eden ise Hak'tır.

Mehmet İslami
Kayıt Tarihi : 1.12.2023 21:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet İslami