Bu soğuk tırmalıyor uyuyan duyguları
Sigaramın dumanı kardan adam çekici
Geçit resminde biri çarçabuk deldi zarı
Demir atmış gemiden firâr eden o genci
Yükünden tanıyorum sırtındaydı mezârı
Belli ayak izinden benim garîb gemici
Daldım siyâh geceye gezdim suda âvâre
I
evvelinde bir güzellik cemresi düştü
o handân cemâline
yeryüzü kıskandı
sana râm oldu gökyüzü
Devamını Oku
evvelinde bir güzellik cemresi düştü
o handân cemâline
yeryüzü kıskandı
sana râm oldu gökyüzü
''Kafa Konforumuzu Bozan Adam'' diye tanımlamis sevgili Bilgehan Akademya'da
ve soyle devam etmis:
''''Asrın vicdanı meyyit, darağacında fikir;
Kenan ilinde Yusuf, kuyuda Mütefekkir!''''
''Yaşadığı devrin fikir kahramanı olan adam, aynı zamanda o devrin konforunu da bozan adamdır. Eski Yunan’da “Platon Akademisi”nin üzerinde şöyle bir levha asılıymış: “Geometri bilmeyen hiç kimse bu kapıdan içeri giremez.” Evet tıpkı bunun gibi, hak ve hakikat adına asrının konforunu bozmayan adam da, kahramanlık dairesinin eşiğine tek bir adım bile atamaz. Zira hakiki mütefekkir, rahatı kaçırmak için vardır; rahata konmak yahud rahata buyur etmek için değil. Âşikârdır ki, rahata konmayan adam da, rahatına düşkün olanlara ziyadesiyle rahatsızlık verir.'''
AYDINLIK SAVAŞÇILARI..MORO DESTANI
....
.................
..........................
çölde susuz nasıl yürürse suya
öylesine bir akıştır bizimki
kararlı
inançlı
inatçı
ister bozkır olsun ister çöl
ister yemyeşil vadi
senin vatanın benim vatanım özüm
sen oradan kıracaksın zinciri
ben buradan
bir gün mutlaka kavuşacak
ellerimiz
her şey
aydınlığa çıkmak için
her şey
'mutlak bir' için...
bu yol
bu uğurda
ne yasası, ne ilkesi
ne polis, ne askeri
ne topu-tüfeği marcosun
ne zulüm ne işkencesi
durduramadı onları
ne onu oynatan eller...
onlar
-mutlak hakimin hükmüyle
hükmetmeyene itaat
etmeyenler-
...
............
MORO DESTANINDAN- SALİH MİRZABEYOĞLU
Bir zamanlar derlerdi kİ:
Che O'nun gelişine insanları ısındırmak için böyle bir kahramanın var olabileceğine misal olsun diye gönderilmiştir..
Böyle derlerdi...Ben bunu söyleyenlerin yalancısıyım...
Padişahların ferman yazdığı dönemlerde ne kaymakam vardı, nede vesikalık resim.. ama haklısınz. söylediklerinizin bir çoğuna katılıyorum.. yinede öyle kazıklara çakılacak kadar değil.. evet biraz atmış tutmuş, ama yinede oturtmuş kafiyesini satırlarına..canım' anlasak ne olacak,anlamasak ne, gündemlere damgasını vurmuş ne şairler var. bu arkadaşımızın eline su dökemez, diyebilirler.şairlik'te biraz atma işidir .iyi atarsan gediğine oturur.kısası ; olmaya devlet cihanda bir sıhat nefes gibi..saygılar..
Sigara reklamı yasaktır şair efendi! O zıkkım'ı içmenin cezası 4000 çeşit zehiri içine doldurarak taksitle ölmektir! Ayrıca kapalı mekanlar da içmeye devletin ilave cezası ise 60 TL olsa gerek! Vücut denen emanet'e ihanetinden dolayı Allah(cc)ın vereceği ceza ise daha ağır olmalı!
Bera-i malumat!
Hayırlı çalışmalar.
SANAT-EDEBİYAT
“Eğer, şuur seviyesinin her değişiminde gerçeklik seviyesinin de değişmesi ve sanatın görünümlerinin “sıradan varoluş”a nisbetle daha yüksek bir varoluşa karşılık olmasını gözönünde tutarsanız, sanatçı, hamurunu veya çamurunu istediği yerden alabilir, bütün kıymet, ona üflediği ruh ve nefeste…” S.M.
sairin kendi kaleminden ''Tilki Gunlugunden ''' Ismiyle ilgili yaptigi aciklamadan alinti eklemek istedim...paragrafi bulana kadar epey zaman gecti tabii:))
''''Salih, çoğu insanda kullanılmayan ve hattâ kendisinin de bir çırpıda hatırlıyamadığı göbek adı gibi değil, benim has ismimdir. Nüfus kâğıdımda da böyle... Bütün ilkokul arkadaşlarım, beni bu isimle tanırdı... Necip Fazıl’ın, evde “Fazıl Bey” olması gibi, benimki de İzzet’te karar... Sonra Gölge dergisi... Bir yandan yazmam, bir yandan para işini halletmem, bir yandan Yazı işleri müdürlüğünü yapmam... Herbirini diğerinden gizlemek gereken şartlarda, yazımı önce isimsiz vermeye karar verdim... Fakat ilk sayıda büyük yankı uyanınca, Yalçın Turgut isimsiz olmasının biçimsizliğini öne sürerek Salih Erdiş diye isim koymamı teklif etti!..
Karşımda bomboş bir ahmak, beni bunaltıyor... Kırmak istemiyorum... Gayet pişkin bir edada ne dese iyi:
- “Sende nefsî, benlik hâli var!”
Adam kendini kılıcın üstüne atıyorsa, suç benim değil... Aldı haddini bulması için gerekeni:
- “Benim nefsî davranmadığım şuradan belli ki, senin gibi bir adama lâf anlatmaya çalışıyorum!”
katiliyorum Sukru...yuksek duyus, fikir ve zekayi muhatab alan yazi ve siirleri var kendisinin...
Seksen, doksan ,yüz.. dere tepe düz..bulmacayı çöz..netleşiyor gitgide bir hafıza..terör sağ sol..penaltı gol..uzun fauller,yazlık sinemalar,bol paça,geniş yaka,,ihtilaller,ve namlunun ucunda kahpe..kahpenin elinde namlu..hep böyle başlar kavgalar..biri yavşak..biri namuslu..yerini değiştirsenizde,bu iki zıttın..kabil değil,tek
düzeliğini bulmak umdun..namlunun ucunda kahpe..kahpenin elinde namlu..hep böyle başlar kavgalar..biri yavşak,biri namuslu..sana bakınca hep acı çekerim..bakışların yanlızlığı anlatır..bir bulut saklanır ötelerde..dipciğinde uyandığım sabahların..unuttum gitti..şimdi baharımı süslüyorum....sabah çayım ekmeğim..bir tas çorba emeğim.. evim, ardı sıra yolum.. içtenlikle selamlıyor..dostları kolum..selamlar.. yeni bir yüzyıl düşleyenlere..
Şükrü Bey,
bu vatandaş da domuz bağıyla müslüman kardeşlerini halledenlerden biri değil miydi,gözüm bir yerlerden ısırıyor sanki.
Bu şiir ile ilgili 39 tane yorum bulunmakta