Hergün cıvıtılmış siyasetten ve sosyal kepâzelikten midesi bulanan okurlarımıza mübarek Ramazanı da göz önünde bulundurarak, değişik bir yazı yazalım istedik. İşte size, usturuplu bir hikâye: Beğenmeyenler, gazetenin bu köşesini kör bir makasla kesip (!) bize yollayabilirler. Fakat, umarım beğeneceklerdir.
Efendim, bizim köyde; Kara Hacı namında cihet-i meşhur bir adam vardı. Çevrede ne kadar hayta (başıboş) takımı varsa, hepsinin hâmisiydi.
“Râviyan-ı ahbar venâkilan-ı âsar” diye söze başlanılan eski çağlarda, korkunç devleri gülerken görenler; onun gülmesini hayra alâmet saymayıp, öfkesinin şiddetine bağlarlarmış.
Bizim köylü Kara Hacı’da kendisini sürekli dev aynasında gördüğünden; şeklî icraatlarında devleşmeye çalışır, hiddet ölçeğini gülerek ayarlardı. İki evliydi ve genellikle bu ters orantılı kızgınlığı, hanımlarını döverken ‘tebârüz’ ederdi:
Çünkü onun gözleri de en az seninki kadar yeşil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
Kendilerini dev aynasında görenlere birazcık da ışık tutsa yeter sanırım...
Düşündüren, acı acı güldüren, toplumun önemli sorunlarından birine işeret eden güzel bir yazı.Anlatım akıcı, dil anlaşılır.
Teşekkürler, sonsuz sevgi ve saygılar sevgili Ahmet Süreyya Durna
Düşündürürken gülümsetmek buna derler işte.Tebrikler kaleme ve hoş kelama.Saygıyla.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta