Sol tarafına yatıyorum denizin ama denizin de tamamına değmeden,
Ağır ağır eğiliyor ayak izlerim
Rengini maviden alan, biraz mavi biraz da siyah,
Siyah ama siyahın da eline değmeden,
Alaca bir ovanın ortasında,
Kıvrıla kıvrıla ilerleyen bir nehrin denize döküldüğü yerden koşar ayak
Laciverten yarım bir pardösü var üzerinde
Üzerinde diyorum
-Yok diyor
Bir gül ki renginden muzdarip,
Dudakları kırmızı
Kırmızı rengin şımarıklığında öpülesi dudakları…
Desem yalan olmaz,
Kevser suyuna düşmüş bir yüzü…
Pamuktan yumuşak utangaç yanakları, sarhoş edici bir gülüşü...
Yok diyor, buluttan koşar ayak düşen sesiyle ve sesimi kesen yağmurlu yüzüyle
Var diyorum
Bir gül ki gerdanında gezine gezine türkü söylenen,
Bir gül ki koynunda nefes nefese kaldığım, karanlık bir gecenin ortasında avuçlarına sığındığım...
Yok diyor! Yok deyişinden var kelimelerle
Gül dikenli bir bahçıvanın dermansız dilinde
Yok diyen sesten daha kırılgan, daha alıngan...
Ellerimin değdiği yerden utangaç,
Ellerimin değdiği yerden çıplak,
Gözlerimin değdiği yerden koşar ayak
Olur olmaz ağlamaklı bir Diyarbekir yalnızlığında
Yok'tan kelimeler yükseliyor gökyüzüne
Yok'ların değdiği yerden var'lar buğulaşıp, (d) üşüyor
Gözlerinin değdiği yerden ağlamaklı gözlerle...
Geceyi süsleyen ayak izlerinin değdiği yerden sana uzanan ellerle...
Kırılgan, ağlamaklı, sana sırılsıklam âşık ve hırpalanmış
Hırpalanmış ama hırpalanan tarafıyla da hayatı bırakmayan, yitirmiş bütün sözcükleri yüreğinde, yitirmiş yitirebileceği ne varsa üstünde, anadan doğma çırılçıplak ellerle
Sana sarılmak isteyen bir yüreğim var
Tenine karışıp, sarmaş dolaş olmak isteyen kelimelerim…
Kayıt Tarihi : 21.4.2011 20:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!