Deveye cilve yap demişler,
Daha ayağa kalkmadan,
Dokuz dükkan devirmiş...
Deve cilveden anlamaz,
Belki de hiç oynayamaz!
Ama ve lakin,
Müzikten ezgiden çok iyi anlarmış...
Hatta bu konuda derecesi bile varmış;
Öyle ki hoş görürse ezgiyi,
Geçer karşıdan dinler bakarmış..
Şayet beğenmez ise,
Yüzünü bile dönmez,
O ezgiyi beğenmez,
Sırtını döner duymazmış...
Devedeki kin çok büyükmüş..
Akşamaca olanları düşünür,
Kinini biriktirir içinde saklarmış!
İşte bu yüzden,
Kervancıların heybesinde,
Muhakkak eski bir ceketi varmış...
Akşam olunca yatmadan,
O ceketi devenin önüne atar,
Sabah ilk işi ceketine bakarmış!
Deve kervancıya kızgın ise,
Önüne konan ceket ya da elbise,
Sanki sahibi gibi...
Tekmeyi yiye yiye tiftiği çıkarmış!
Kervancı da korkmadan,
Yolculuk için kendi adına,
Yeni bir hesap açarmış!
Bu hesaplaşma böylece sürer,
Deveyi kinlendirmeyen de,
Eskilerini kaldırır dürer,
Bir köşeye koyarmış!
Deveyi deve sandık,
Ondan da neler öğrendik anladık!
Allah kimseye vermesin kinini devenin,
Yoksa örneği bile kalmazdı hiç kimsede,
Eski ceketin ya da elbisenin...
Aslında insanoğlunun,
Kini de böyle mi olsaydı!
Olan belki eski elbiseye olurdu...
Boşyere canlar gitmez,
Yaşayan yaşadığıyla kalırdı,
Kin kusan nefret duyan yürekler,
Deve gibi, öcünü alırdı! ...
Kayıt Tarihi : 2.5.2007 21:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!