sürülerinin başından ayrılınca çobanlar
her birimiz bir dağın eteğine dağıldık
______
son akıl da delirdiğinde
aklın devri bitti
ya zorbalığa
meydan okuyan yiğitler
onlar nereye gitti…
/…
aramaya koyuldum
yol bir uzun yol bir büyüktü
yol yüreğimi
yol ayaklarımı yürüttü
benden evvel
birileri geçmişti buralardan
dokuz doğurup dört dolanırken
soluk soluğa
nefesim kırbaçlıyordu
kalbimde koşan atları
tepemde baykuşlar
akbabalar öttü
durdum birden
birden karşımda bir görüntü
cin yatağı ya da eski bir höyüktü
…
önce gölgem girdi içeriye
kapılar odalardan dışarıya çöküktü
bir garip ortalık bir garip göçüktü
besmele görmüş şeytana döndüler
buyur ettiler başköşeye
iltifatı sebebin sırtımda ki kürktü
hainler içlerinden ayin yaparken
gözlerinde mateme durmuş timsahlar
inanılmaz ürkünçtü
/…
dedim…
’’yabancıyım buralara ama vahşi değil
aşamayacağım tek şey haddim
zorbalığa meydan okuyan o yiğitler nerede
______
aklımdan kolayım var zorum yok
farkındayım sözlerim kıl testere
dilim sert ama mert
korkak alıştırmadım
laftan anlamayana
anlatacak bin türlü lisanım var
yineliyorum
zorbalığa meydan okuyan
o yiğitler nerede ‘’
/…
öfke kişneyince insan süreği ürktü
gündüze gece deseler kanun
sağ kanattan sol kanattan
iki kere iki dörttü
herkes bir birinin uşağıydı sanki
herkes birilerinin suçunu
açık yerlerini örttü
hatta tüküre tüküre öptü
dakka başı
sencilerden besleniyor
bencil köpekler
dünya tersine dönmüş
kaplumbağa misali
cümlesinin ayakları havadaydı
aklıda öyle gelişmemiş küçüktü
çoğu kaçak güreşiyor
çoğu kuru gürültü
her birinin sırtı
birbirine dönüktü
…
dedim…’’sizce haklısınız
hayat şık bir tepside
sunulmamış ellerinize
debelendikçe dağ gibi inmişler
tepe gibi çökmüşler omuzlarınıza
yeri gelmiş çim gibi ezilmişsiniz
ezilirken ezmeyi de ezberlemişsiniz
mertlik mi bu yoksa namertlik mi
meteliğin bitmeyen sancısı içler acısı
çalan çırpan asan kesen kin kusan
çok sürmez dolu yerin altı
ben dedikçe yıkılmış bir ton insan
evet, yabancıyım buralara
ama vahşi değil
aşamayacağım tek şey haddim
zorbalığa meydan okuyan
o yiğitler nerede ‘’
/…
sustular susturdular
ne gün ama ruhum kırık döküktü
ihanetin hücrelerinde
senelerce adaleti bekleyen
çürümüş çiçekler gördüm
boyunları yana doğru büküktü
yanlış zamanda yanlış yerde
doğru cümleyi bekleyenler
cesarette gelince züğürttü
aklıyla kavga edenler
kellesini saltığa çıkarmış
omuzları kollarından çöküktü
…
hissiyatın sırası değildi elbet
dedim ’’ köçekliğin lüzumu yok
salya sümük ağlamanın da
ölmüşsünüz ölmemişsiniz
şu âlemi meclis için kaç yazar
kişi varsa kendi mezarını
tırnağıyla dişiyle kazar
amma velâkin vakti erince
ve gelince saatler
kul kendi kömürünü kendi götürür
cehennemin mangalına…
herkesin yağlı çırası kendi içindedir
/…
bön bön baktılar bana
bakışlarında ki şekilcilik öçtü
ince kılı kırk yararlarken
bir metreden az günahsız
kumaşları kemiriyorlardı
zır beyinleri örtüktü
yüzlerinde ki astarlar
baştan aşağıya söküktü
ne yapmalı bu düzen bozanı
fitnenin fesadın hamuru
ta baştan çürüktü
çoğu diplerinde sarhoş
küm kütüktü
…
dedim… ’’ bir tekiniz anlar mısınız
sicim sicim tükürsem yüzünüze
kutsalınızdan
silsilenize giden küfrün
haddi var hesabı yok
kiminizin anası kiminizin bacısı
nereye gitti oncası
can acısı kuyruk acısı
takılmadı mı
suratınıza suratınıza atılan
bir tek sözün kancası ‘’
/…
kör gözleri kim örtmüştü
neydi bu sürünceme
neydi bu sahte örüntü
umut mermerlerinden
aşk yontacaklarına
kendilerini yontmuşlar
bu meydanlarda
bir garip çöküntü
görmediler…
kul hakkı yakılan ateşin
ucunda körüktü
…
dedim… ‘’yabancıyım buralara
ama vahşi değil
aşamayacağım tek şey haddim
onu da aşırdınız
saadete erdiniz mi
ya zorbalığa meydan okuyan
o yiğitler nerede
dev kazanında pişirip
körpe kuzuları yediniz mi
Kayıt Tarihi : 17.10.2010 13:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgilerimle.
neydi bu sürünceme
neydi bu sahte örüntü
umut mermerlerinden
'aşk yontacaklarına
kendilerini yontmuşlar
bu meydanlarda
bir garip çöküntü
görmediler…
kul hakkı yakılan ateşin
ucunda körüktü'
baki selam ve dua ile...
TÜM YORUMLAR (7)