Çekilmiş sular, çekilmiş dualar
Gökyüzünden bıldırcınlar düşmüyor artık
Tarihin yüzü donuk, akrep ipe asmış yelkovanı
İşte yine karanlığın içinde nasırlı bir el
Arşa uzanmış eski bir masal inceliğinde
Fısıldıyor yerdekilere, onlar ki işitmezler
Bir şarkı çalıyor Kudüs semalarında
Nasıralı İsa ağlıyor ve duymuyor hiçbir Havari
Ah yalan evraklar, tahrif edilmiş defterler
Kapı aralıklarında duran utanç gözlerimle ben
Yalnızlık çöllerinde kardeşi ölmüş bir kavmin
Aç babası ve biçare çocuğu
Dur desem susacak mı kılıçlar
Ölmeyecek mi hiçbir şehirli
Ezanlar durmadan kırıyor, kırıyorken
İbrahim’in içindeki putları
Ya ben, akşam vakitlerinin suskun insanı
Gecenin çıldırtan yalnızlığının bekçisi
Kaç zaman daha solgun ve cevapsız
Öylece herkesin ortasında, ama hep kimsesiz
Otuz yıldır gizli cehennem kuyularında
Yusuf’a benzemez en çirkin halimle
Hangi cümleyi haykıracağım kızıma?
Hangi günahı doya doya işledim
Utanmadan yırttım damarlarımın en arını
Baksam aynaya simyası bozulacak mı,
Suya düşecek mi taktığım maskelerin?
Yoruldum hatırlamaktan
Yüzünü unuttuğum masum günahların
Bana çizilen alınyazımın silik cesaretinden
Bir cesaret bulup haykırmalıyım
Güneşin ısıtmadığı caddelerde yürüyüp
Ansızın ölmeliyim bir çıkmaz sokakta
Kimsenin bulamayacağı bir gölgede
Kaybolmalı soğumuş cesedim
Ve kimsenin kaldıramayacağı kadar ağır günahlarla
Taşınmalı tabutum, yalnızlığım son kez ellerini açmışken
Bir cümle ve belki bir kelime dökülmeli dilimden,
Herkes için, herkesten tüm bağlarımı kopartırken
Yaşamayı size bırakıyorum demeliyim
Yaşayamadıklarımı kendimle götürürken
Öyle ya, belki de özür dilemeliyim Tanrıdan
Özrümün sebebini bilmediğim için
*İlgisiz Tanrı, Gökyüzünden çekilmiş Tanrı
Necati SümerKayıt Tarihi : 27.10.2010 21:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!