dört yüz yıl öteden duyulan
bir sesti sizi Sivas'a çağıran,
büyük ozan Pir Sultan'ın sesi
o denli gür sesli bir ozanın anısına
şenlikler düzenleyip, halaylar çekiyor,
saz çalıp, türküler söylüyordunuz.
kitaplar imzalayıp, şiirler okuyordunuz.
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
İşte yansıyanlar tatihin canlı sayfalarından insanlığın varolmanın yüz karaları ve yürek seslenişleri o çığlıklar kaybolmadı insan olmak değerler kanlı eller sıvasta hainler vardı hala var ülkemin aydınlık yüzlerini karanlıklarına gömmek istiyenler ama o yüzler hep ışık olacak yarınlara sen yanmazsan ben yanmazsan nasıl çıkar kararnlıklar aydınlığa kutlarım şiir dostu seni ve şiirleri tanımak büyük bir şevk başarılar.
Erdal Bey bende Mazlum Bey gibi bir şiirimle yorum yapmak istiyorum.
Yüzü katran karası caniler
Allah'ı kendilerine alet ederek
Sanki Allah onlara,
Bu canları alın demişcesine,
Hiç acımadan kıymıştılar
Otuzbeş değerli cana.
Şimdi isyanımız neye ki?
Onları biz adam yerine koymadık mı?
Namı şöhreti biz vermedik mi?
Kurt sürülerini büyütüp
Çakal yapmadık mı?
Geçin başımıza,
Bizi siz idare edin demedik mi?
Bu canilerin
Biri gelicek biri gidecek
Olmayacak hiç birinin de,
Birbirinden farkı
Onları öyle bir hale getireceğiz ki
Dönüp dönüp,
Ata'mıza sövmeye başlayacaklar
Ama böyle gelmiş böyle gitmeyecek
Yaktıkları ateşte yanacak,
Döktükleri kanda boğulacaklar.
2 Temmuz 2006 SAAT 14
ALAŞARA IŞIK
Erdal dost ne yazacağımı bilemiyorum keşke bunlar olmasaydı ve bizde yazmasaydık diyorum ve bir şiirimi yorum olarak kabul etmani istiyorum
Kerbelâ’dan Sivas’a
Yastayım dostlar yastayım.
Bulutların siyaha boyandığı,
Ağaçların gözyaşlarını tutamadığı,
Nice uygarlıklara evsahipliği yapmış,
Sivas’tayım.
Sarız’lı Nesimi Baba’yla karşılaşıyoruz
Küçücük sazı ve kocaman yüreğiyle.
Ve bir yandan da mırıldanıyor,
“Barış güvercini uçsun dünyada”
Asım Bezirci de var yanında.
Bezirci Erzincanlı, ve güzel bir edebiyatçı.
Bergama’lı Metin Altıok göründü.
Gün is kokulu, kara bir gündü.
Arkalardan bir tanıdık ses,
“Kula kulluk yakışır mı? ”diyor.
Ve kendi memeleketinde Muhlis Akarsu.
Bir coşku, bir heyecan.
Ve Ankara’lı şair Behçet Aysan.
Muhibe ile Edibe el ele, başları dik.
Ve Uğur Kaynar güzel yürekli bir şair.
Asaf Koçak gencecik bir fidan.
Davullar çalıyor güm güm.
İki adım arkada babasının gülüm dediği,
Güzel yürekli Sehergül Ateş.
Kalpleri güzel sevgi dolu, ne nefret, ne kin.
Uzaktan görünüyor,
Koçgiri’li Hasret Gültekin.
“İnadına Yaşamak”la,
Muammer Çiçek de burada.
Ve Gülender Akça, ve Mehmet Atay.
Bir kalabalık ki sormayın.
Sait Metin, Gülsün Karababa.
Bir Balıkesir’li, İnci Türk.
Genç bir bacı Huriye Özkan.
Ve Ahmet, Mehmet Hüseyin’ler.
Ve on iki yaşındaki Koray Kaya da burada.
Dostlar, Otuz yedi can.
Ve yürekleri güzel insan.
İki Temmuz doksan üç.
Pirsultan şehitleri
Ve halkının güzel çiçekleri.
Yastayım dostlar yastayım
Senede bir gün değil
Ben,
Ben her gün Sivas’tayım.
Ve iki Temmuz’da
Gerçekten Sivas’tayım.
Karalar, kara yüzlüler
Uğraşmayın
Uğraşmayın boşuna.
Biz halkız, bitiremezsiniz bizi.
Kerbelâ’dan bugüne vurdunuz yaktınız,.
Bir ölüp, bin geldiğimizi,
Ve halkımızı sevdiğimizi,
Yüreklerde hep gam, hep tasa.
Yolumuz
Yolumuz Kerbelâ’dan Sivas’a.
20.06.2006
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta