Destan-ı İhanet Şiiri - Serden Geçti

Serden Geçti
48

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Destan-ı İhanet

Anladım Ortaköy’e gelmişti. Hissettim, azıcık
Girince serab-ı gördüm oturuyordu, uyanık!
Daldım içeri sokuldum hâyasızlık mevkiine
Birde ben park ettim, şirret meskenine!
Ne hoş vardı ne sefâ mekanda;
İhanet ve hâinlik karşıladı bizi masada.
Oturunca geldi en saadetli günlerim yadâ...
Neler düşündüm o anda bilseniz orada!
Kardeşi vardı, o da lâkin bana dikmiş gözünü!
Babası Mahcup ihtimal! Anası bilmem ne belâ!
Ar damarı yırtılmış insanlara bak, Yâ Rabbi,
Koğuyorlar beni bir deli, divane gibi!

Bütün esareti peşinden sürüyüpde gelmiş,
Emvâ-i çeşit hovarda; Davet’e icâbet etmiş!
Lafı uzatmadı hemen girdi konuya,
Sadece ben değil Kirâmen Kâtibin’ de şahitti olaya.
Mevzu çok derin! Değildi öyle ehemmiyetsiz;
Vuslat-ı hüsrâna atacak darbe görülmemişti böyle zahmetsiz.
Bir kaç gün evvel biliyordum ne vâhim olduğunu!
Bana ihtara ne hâcet, a zâlim, şimdi bunu?
Yoktu. Zannımca zalimin bir gram merhameti!
Lakin evvelce söyleyen olmadı bunu...!
Yoksa! Çalışıp vaktimi delice ziyân etmezdim
Ben o zalime mâzimi fedâ eylemezdim!

İlahi! O ne tiyatroydu rezillikler hayâ etti,
Nasılda maskaraca! Ne biçim piyesti!
Ve o ne sahne idi, göklerden; boşaldı biçareler,
Yâ Rab! Yerler çığlık, çığlık feryâd etmekteydiler.
Perdenin arkası neden hep kan kusmaktaydı?
İlahi, bunca insanlık niçin öğrenmedi, âdâb-ı hâyatı?
Bunlar beşerin işte en âlâ soytarısı!
“Sendense eğer çektiğimiz bunca devâhî,
Kimden kime feryâd edelim söyle İlahi!” (1)

O ne volta idi, bitmedi gelip gitmeler,
Her gidişte bizdende götürmekteydiler!
Her geliş öncekinden daha maskaraca,
Ve ne gidişti o, hepsinden âlâ soytarıca!
İlahi! Bunca kelamlar değilse onun;
Görünen kimin hayâli? Sen söyle yâ Rabbi!
Herşey vatan içinmiş! Bu ne arsızlık görmedim vallahi.
Utanmasa Allah için yaptım diyecekti billahi!
Vatanı kurtarmak eğer, kalmışsa şerefsizliğe,
Şeref’iyle abâd olamayan, düçâr olsun şerefsizliğe!
Ölümün bile Şeref’i var gerek yok gevezeliğe.

Zilletin koynuna girmiş serseri!
Değdirdi mağbedime o namahrem eli,
Çiğnetti işte namusunu; Hüsranın yeli!
Ne hâyâ dır ki, Yâ Rab! Hilal karardı ârın’dan.
İlahi! Ne sefillikti yerler yarıldı gururundan!

Kerbela’da Sinem yandı, şehit ettiler pir-i Hüseyn-i
Ortaköyde naçar düştü ceddi Hüseyin-i
İlahi! Zalime gösterdiğin müsâmaha nedir öyle?
Ruhum kaynıyor ya Rab! mahşer, mahşer böyle!
Kime söyleyimde yas’ımı kahredeyim bilmem ki,
Damarımda dolaşan öyle dehşetli elem ki!

Kader midir, kaza mıdır bilemem Yolcu,
Ben ve istikametim;-bilmem ki- çileye mi yolcu?

Vay be! Sende düşüp gittin demek pervâ etmeden,
Yolda gören adam sanır dediğin; ucubenin peşinden..!
Ne hikmettir bilmem radyoda memleketten sesler!
Hak namına Yâ Rab, Neden! Şahsım-a serzenişler?
Katiyen helal etmezdim hakkımı mahkeme-i kübrada;
Lakin! Olsun artık ukbâda dâhî demiştim ; Tâ dar-ı dünyada!
Maksâdım olmasada! Senden söz hâsıl olmadı-mı? Yâ Rabbi!
Vuslat ektim de, hüsrân biçmedim mi İlahi!
Harmanıma tâlan revâ mıydı? Ey kâinatın Allahı!

Üstad! Tapduk kelam etti, Rû’yâ da manâyı,
Huzuruna vardık da, anlamadık vâkâyı!
İhtimal! Kast-ı, tasarlanmış dârbe mi?
Fakat, artık ne mânâsı var değil mi!

Hiç tanımayan olur mu Yûnus’u!
Biraz Meltem’li fakat berrak bi gündü,
Yerlerin doruklarından gök kubbeye bakmıştım.
Semâdan, hakikât üstümüze indi sanmıştım.
Ne saadeti ikramdı -yoksa!- onlarda mı yalandı? Yâ Rabbi!
Ya çileye girmeye ne demeli,
Söylenecek çok söz var lakin, artık biri dur demeli!

Bak ki mâsumîyete; Ezanlar hatta gökteki ay bize şahitti!
Yok, yok tasdiklerimizle! Allah’ın zat-ı şahitti!
Korkuyorum Mahkem-i Kübrâdan ki- Hakim’in kendisi şahit,
Kudretin varsa hadi ayıtla prinç’in taşını!

Ben ki Serdengeçenim; Destan-ı İhâneti yazdım.
İlahi! İnananlara yükleme böylesi bir hüsranı,
Erim diyen talep eylemesin destanı.
Öyle bir zillet ki; illet illet diye inliyor kişi!

“Ne doğmaz günmüş ey mazlumların Hâllakı!” (2)
Olmasın mı artık sabah? İnsanların Rahmanı!

Şair sözü riyâ’dır der pirlerim!
Ne hece ölçüsünden anlarım, ne kafiye bilirim,
Ne yalanı a küheylan, Çünkü, Şair değilim...!

Serdengeçti
18 Recep 1439
(5 Nisan 2018)

1: Mehmet Akif Ersoy – Safahat Sf: 32
2: Mehmet Akif Ersoy – Safahat Sf: 198

Serden Geçti
Kayıt Tarihi : 14.5.2019 15:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Serden Geçti