Şartları belirleyip, önümüze koymuşlar,
Bölüşmemiz gereken kartları paylaşalım.
İşte meydan, diyerek güreş için soymuşlar,
Adil rekabet için, şartları paylaşalım.
Bu dünya er meydanı, herkes birini tutar,
Bir büyük anafor ki, zayıf olanı yutar,
Kimini hazmedemez, çiğner dışarı atar,
Böyle, dişe gelecek sertleri paylaşalım.
Susuz olanlar vardır, hemen yanı başında,
Midesi boş, zil çalar, gözü kalır aşında,
Kimisi yetmiş iken, kimisi dört yaşında,
Elinden tutulacak, fertleri paylaşalım.
Elbette nefse uyan serkeşlerde olacak,
Vatandaşı kaz görüp bağırtarak yolacak,
Cehennem işte öyle aymazlarla dolacak,
Gel, eli öpülecek, mertleri paylaşalım.
Sabırla çeker insan her türlü eziyeti,
Hak katında ölçülür onun halis niyeti,
Her çeşit sıkıntının vardır elbet diyeti,
Gel de azaltmak için dertleri paylaşalım.
(OCAK 2008)
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 15:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
NE KADAR HATASIZIZ Biz insanlar Âdem âleyhisselâmdan bu yana, hep kusursuzluğu ve en mükemmeli aramışızdır her zaman. Ve, her aradığımızda bulduğumuzu sandığımız “doğru”ların, bir zaman sonra eksikliğini veya yanlışlığını görmüşüzdür genellikle. Ama gerek fert, gerek aile ve gerekse millet olarak, nedense bu eksiklik ve hataları hiçbir zaman kabullenemeyiz. Ne demiş atalarımız; “Suç, altın kürk olsa, kimse üzerine almaz. Birkaç kişi bir araya geldiğimizde, ya kendimizi öve öve bitiremeyiz, ya birbirimizi çekiştiririz veya sallandırırız birilerini ilmiğin ucunda. Sanki biz bu memlekette yaşamadık. Biz, sanki emanet olarak bırakıp, bir yerlere kadar gittik; döndüğümüzde o güzelim emanete hıyanet edilmiş. Bizler, ak sütten çıkmış ak kaşığız adeta. Beyler, bu işin hiç lamı cimi yok. Ortada bir hata veya eksiklik varsa, burada hepimizin (az veya çok) payı vardır zannedersem. Allah’ın elçisi ne buyuruyor; “Biriniz bir eksiklik veya kusur görürse onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle müdahale etsin, buna da muktedir değilse hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. İşte imanın en zayıfı budur.” Biz acaba bu söylenenlerin ne kadarını uyguluyoruz. Bigâne kalmak bir tarafa, tam tersine (şayet menfaatimize dokunuyorsa) acımasızca köstek bile oluyoruz gayret gösterenlere. Gelin, insanlığın kurtuluşu için el ele verelim. “Herkes kendi kapısının önünü süpürürse sokaklar tertemiz olur” prensibiyle hareket edelim. (Biz de dâhil) Her insanın hata yapabileceğini kabullenelim. Yine, hatadan dönüşün de fazilet olduğunu nefsimize özümsetelim. Dünya barışını fert bazında başlatalım. Önce, yakın akraba çevremizden başlayalım işe. Anne, baba, kardeş akraba, yakın dost derken hemşeri, yurttaş ve globalleşen dünya insanlarıyla kucaklaşalım sevgiyle. “Yaratılmışı severim, Yaratan’dan ötürü” buyuruyor velilerden biri. Bunu söylerken din, dil, ırk hatta canlı cansız ayırımı yapmadan tüm kâinat sevgisini işlemiş dizelerine. Nasıl olsa Mahkeme-i Kübra var yolun sonunda. Kul olarak biz üzerimize düşen görevleri yerine getirelim. Bizi aşan ince ayrıntıları kayda geçen kâtib-i adillerin var olduklarını da hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmayalım.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!