Dersimden, Nurhak ve Kısas'a

Gazi Küçükgiller
56

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Dersimden, Nurhak ve Kısas'a

Hasret hasıl oldu, çok arzuladım sılayı,
Ben dağ dilemiştim, Hakk verdi ovayı,
Yaz aylarında düşünmüştüm bu seferi,
Yolculuk için, tercih ettim Hazar'ı.

Yol boyunca tazelendi aklımda hatıralar,
Oğlum Murat İstanbul'da idi o sıralar,
Vardım Elazığ'a, bir dolu özlem ile,
Sabah oğlum gelişini bildirde tel ile.

Gezmek için hazırdı, Yeğenin otosu,
Şehirden pek haz alamadım, doğrusu,
Yeğenim Kemal rahatsızdı ziyaret ettik,
Bunun için ailecek Malatya'ya gittik,

Geziye başlamak için Elbistan'dı hedefimiz,
Zira orada bekliyordu bizi, gezi rehberimiz,
Aşık Dertli Divani'yi bizi bekliyor bulduk,
Candan karşılandığımıza çok memnun olduk.

Dertli Divani, genç ve çağdaş bir aşık,
Bunu taa baştan gördük, aleni ve açık,
Cumhuriyet Mahallesinde gezdik Cem Evini,
Bize anlattı, kendini ve yörenin örf-adetini,

Yörenin dedesidir Divani, Efendilerden izinli,
Babasının makamına seçilmiş, karar isabetli,
Gezi sonunda devamlı dinler oldum bandını,
Bende evimde mihman etmek isterim kendini,

Bizi bir haneye götürdü, canlarla dolu,
Biri saz çalıyordu, kazaya uğramıştı kolu,
Araştırdım çevremi ve sazlarla dolu odayı,
İşte bu hanesinde tanıdım, Marumi Babayı.

Marumi Baba,nüktedan ve tatlı bir yaşlıdır,
Gençliğini görmedim, şimdi beyaz saçlıdır,
İçmiyordu siğara, dilinin altına kordu tütünü,
Sevecendi, saygı duyuyordu canların bütünü,

Dediğine göre, Masuni Şerife yapmış hocalık,
Şimdi ise yakalamış kendisini akibet kocalık,
Masuni'den gücenikti, gördüğüm kadarıyla,
Ahirette buluşsun, On İki İmamlar katarıyla.

Hanesinde dinlendik,kısa kestik muhabeti,
Özlemiştim, kamil kişi ile sözü, sohbeti,
Belli edince özümü, dedi yakacağız delili,
Dinleyince hayran olursun, Aşık Kamili,

Bir vesait geldi, doluştuk bütün canlar,
Nurhak'a uğurladılar bizi, tüm yarenler,
Gün batarken, mihman olduk bir haneye,
Hazır beklermiş, buyur ettiler yemeğe,

İndiğimiz bu konak, Hüseyin Babanın hanesir,
Kendisi Nurhak'ın tensip edilmiş yol babasıdır,
Bizden evvel gelp oturmuştu, ama aşık Kamil,
Bizim niyazımız odur ki, sönmesin çerağ ve delil.

Hal hatır soruldu, açıldı muhabet,
Muhabetten hasıl oldu Muhammed,
Çevrede herkesin bir lakabı varmış,
Aşık Kamil'e uygun görülmüş Canavar,

Aşık Marumi laf attı, dedi Kamil bir ' canavar,'
Bir can vardır, candan ileri. Kamil; Sende ne var?
Kamil dedi 'Feyz aldım, şerefyap oldum üstadım'
Cana varmak hedefimizdir. Elbette cana varım.

Nurhak'ın dört tarafı beyaz taşlı ve dağlıktır,
Dört mahalleye ayrılmış, esası on iki aşirettir,
Sakinleri misafir perver ve biribirine bağlıdır.
Akar suları gayet bol, bahçeli ve bağlıktır,

Denk gelmiştik, kederli - yaslı günlerine,
Dört mahalle üzgündü, üç can'ın ölümlerine,
Geride kalanlara taziye üzerimize farz idi,
Her evde kaldık kıs süre, zire vakit az idi.

Bu ulvi görevden sonra, toplanıldı Cem Evinde,
Herkesi sardı bir ibadet aşkı, taa can evinde,
Zira Alevi canların, Cem'dir namazı ve niyazı,
Ulu Divanı temsilen orada kurulur Mizan-terazi.

Üç zakirimizin okuduğu nefesler gayet hoştu,
Semaha kalkan canlar; yürüdü, döndü, coştu,
Bu, ömrümde gördüğüm gerçek Ayin'i Cem'di,
Edep-Erkan ve görgü, gençlerde mükemmeldi.

Ayini Cem sona erince, ay ışığında yüründü,
Epeyce gidildikten sonra, bir hane göründü,
Ev sahibi yol kesti, dedi; Fakirhaneye buyurun,
Allah ne verdiyse, onunla karnınızı doyurun,

Serildi yere uzunca bir sergi, muşamba,
Dizildi üzerine, türlü yemek ve maşrapa,
Yediklerimiz, Peynir, kaymak ve bal'dı,
Kahvaltı yerine idi, zira sabah yakındı.

Ev sahipleri sayımızdan ürkmedi, yüksünmedi,
Biz bu kadar mihmanı, nasıl ağırlarız? demedi,
Toplam dokuz kişiydik, eksiğimiz, fazlamız yoktu,
Gördüğüm kadarıyla, geçim standardı, şükür çoktu.

Sabahleyin yine yaptığımız görev bir ziyaretti,
İnsanlık aleminde bu bir nevi uhrevi ticaretti,
Dönüşte yine az değildik, doluştuk bir odaya,
Çeştli meyve ve sebze meyanında uyuldu modaya.

Gölbaşı'na gitmek üzere hareket ettik Narlı'ya,
Yollar virajlı, kazadan beladan Hakk saklaya,
Yolculuk sonunda, Narlı'da bu kez bindik trene,
Epey sonra Gölbaşı'nda Makinist bastı frene,

Gölbaşı, şirin ve düzlük bir kaza'dır,
İleride vilayet olursa, inanın sezadır,
Aşık Kamil beraberimizde idi, aldı evine,
Ola ki, kendi gibi âma olan eşi sevine.

Bize yemek geldi, evde yapılan Lahmacun ile
Vardı yanında, çok nefis ve leziz çorba bile,
Dedi, Kusura bakılmasın, ben bir âma'yım,
Hakk-Muhammed-Ali yoluna amadeyim

Ev sahibemiz, iyi bir ozan imiş dinledik,
Birlikte Hakk-Muhammed-Ali'yi, birledik,
Gayet güzeldi hatunun üslubu ve sadası,
Onu hor görenlerin üzerine olsun kadası,

Gölbaşı'ndaki baba, İtfaiyede görevli idi,
İnanın, gözler görmemiştir böyle bir yiğidi
Haber salındı, haber alındı, Cem Evi açıldı,
Sanki Cenneti aladan, misk'i amber saçıldı.

Cem evi çok kısa sürede canlarla doldu,
Yürütülen Ayini Cem, yine kusursuz oldu,
Buraya kadar dayandım, ancak yoruldum,
Balım Sultan muhabetine katılmayıp, uyudum.

Sabahleyin saat onda yeniden haretet ettik,
Sonbahar'a yakışır bir havada Urfa'ya girdik,
Garajda Divani'nin Öğretmen abisi karşıladı,
Bakımsız Renosu ile giderken, övmeye başladı.

Öğretmenin evindeki karşılama sıcak oldu,
Yemek sırasında, soframız canlarla doldu
Allah ziyade etsin, yemek enflasyonu vardı,
sonra, bir aşık hatuna gitme heyecanı sardı,

Abisinin renosunu alan Divani ile çıktık yola,
Anne-Abla-Ben,Murat'la az kaldı araba dola,
Bizleri o Aşık Hatuna ulaştırdı, Divani Kılavuz,
Çok yaman bir aşıktı, Üç deyiş söyledi yalavuz,

Dönüş yolunda sürücümüz vermedi mola,
Yandan bir kamyona çarpıp, savrulduk yola,
Zavallı arabamızın önü epeyce perişan oldu,
Çevremiz hemen yardım sever canlarla doldu,

Kardeşliği ve insanlığı ben burada gördüm,
Gittiğim yerde bu tesanüdü sitayişle övdüm,
Abisi, kardeşine gülden nazik söz bile demedi,
Dertli Divani'de, önceden verdiği sözü yemedi.

Akşam ev sahibemizin yaptığı Lahmacun rızkımız,
Bu tutum ve davranışlarla tutuldu,nutkumuz-sıtkımız,
Gece bir can, Mersedesle bizi götürdü Kısas'a,
Bundan sonra biz döneceğiz hedef olan esasa,

Kısas; Urfa yöresinin tek Alevi Kasabasıdır,
Burada herkes Dertli Divani'nın akrabasıdır,
Gördüğüm toprak damlar, bizim köyü anımsatır,
Etrafta hiç gözüme ilişmedi, At-Eşek veya katır.

Kasabanın refah seviyesi şundan belli oluyordu,
Her evin kapısında mutlaka bir araç duruyordu,
İftihar ettim, Mutlandım, çok sevindim iş bu hale,
İnşallah bizimkiler de gelişir, merhale merhale.

Geç gitmiştik, Kısas'ta cemaat toplanamadı,
Bu yüzden, her yerde yapılan Cem yapılamadı,
Ancak gençlerin saza ve söze olan tutkunluğu,
Her can da gözledim, Aşıklığa olan yatkınlığı.

İmkanim olsa idi, hepsini ismen tek tek sayardım,
Bu kasabanın adını gittiğim her yere yayardım,
Kısas'lıların hayat standartları bayağı yüksekti,
Yedikleri her öğün, Kebab ve isot'tan ibaretti.

Ertesi gün, Belediye Başkanı tahsis etti aracını,
Gezdik Halil Rahman Gölünü, gördük mancınığını,
Urfa kalesine çıkamadım ben, Yorgundum durdum,
Murat ve Ahmet gelene dek merdivenlerde oturdum.

Kaleden yavaş bir yürüyüşle vardık garaja,
Bilet alıp, Diyarbekir'e doğru bindik araca,
Yorulmuştuk, Arabada uyku musalat oldu fakire,
Vasıl olduk güneş batarken koca Diyarbekir'e.

Gecenin geç vaktinde, Elazığ garajında indik,
Bizi konağımıza götürmesi için bir taksiye bindik,
Evine vardığımızda, yengem ve çocuklar uyurdu,
Çaldığımız zil, geldiğimizi Mahalleye duyurdu,

Yorgunduk, sıcak bir banyo çok iyi geldi,
Banyodan sonra, oturma süremiz doldu,
Uykusuzduk, kalıp gibi uyuduk ikimiz,
Sabahleyin köye gitmekti artık fikrimiz.

Can Tunceliler otubüsüne bindik Murat ile,
Kovancılarda arabamıza bindi düzgün bile,
Düzgün, Görmek istediğimiz kişi idi sevindik,
Köprü de inince birlikte onun evine gittik.

Düzgün efendi, akşam bizi hüsrana uğrattı,
Tutarsızdı konuşmaları, üstelik kendini dağıttı,
Viski ile sarhoş oldu, ipe sapa gelmedi sözleri,
Öküz gözü gibi büyüdü, esasen şaşi olan gözleri.

Sabahleyin Köyümüzü gezdik oğlum ile ikimiz,
Düzgün Baba'ya da gitmekte birleşti fikrimiz,
Geceyi Naciye' lerde geçirdik hoş sohbet ile,
Ziyaretimizi yapmak üzere Köprüye indik taksiyle,

Bindiğimiz taksi şoförü idi genç Naim,
Allah işini asan eylesin hergün ve daim,
Bizi uçurdu Düzgün Baba dağına kuş misali,
Gidip gelişimize inanamadı köprüdeki ahali.

Yöresel İtikatımız gereği tamamladık bu vecibeyi,
Böyle ibadetler için edindik gereken tecrübeyi,
Balık yerken Göktepe'de geçti İstanbul Otobüsü,
İndirimli olduğundan, binmek istedik doğrusu,

Bindik Can Tunceliler'e vermedik mola,
Hızır yardımcımız olsun, yolumuz açık ola,
Ben indim Ankarada, Murat devam etti yola,
El salladım iyi dileklerle, uğurladım İstanbul'a.

Sadece Gazi'yim, ne Evliya, ne de Çelebi'yim,
Gezmek müyesser oldu, Müsebbibe duacıyım,
Bu kısa seyahatımız da tamamlandı karadan,
İnşallah bir daha nasip eyler yüce yaradan.

(İzmir 30 Ocak 2001)

Gazi Küçükgiller
Kayıt Tarihi : 25.3.2009 18:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Cem Dergisinin genel Yayın Yönetmenliğini yapan oğlum MuratDertli Divani ile sözleşerek Elbistan, Nurhak ve Kendi kasabası olan kısasa kapsayan bir gezi yapmaya karar verdiler. O sırada tesadüfen bende İzmirden Elazığ' gitmiştim. Birlikte geziye başladık. Fazla izahata gerek yok. Çün Yzıların tümü gerçektir,. İsimlere varıncaya dek.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Metin Demirkaya
    Metin Demirkaya

    $air,Gazi Kuçukgiller'in Seyahatnâme'si
    yasakli olmasam da gitmem,yetti yazisi
    Dersim yer'im yurdum,can bedenimin kendisi
    Munzur'un kar'i bitmez,dosttur kadin,kiz_i ya$lisi
    peri kilcal_i'dir,bir yani pertek,bir yani harput kalesi
    Kipir kipir kaynatir yuregimi,$air'in seyahatnàmesi
    elàzig,malatya,nurhak'ta gelir $air Gazi'nin o guzel,
    sesi...

    USTAT.Harika olmu$ Seyahatnàme'niz...
    gonlune,
    dil'ine,
    el'ine,saglik.
    *
    .
    .!



    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Gazi Küçükgiller