Kumru sedasıyla işli bir masal
Yanan bir kartpostaldı ellerin.
Ve ancak böyle gizlenirdi sularda,
Firuze taşına öykünen kederin.
Sokaklar mısralarını çalmıştı.
Kirli çocuk başlarıysa hasretini...
Çözememiştim yağmurla suya karışan,
Sevdanın asude hikmetini...
Zeyrek'te bir cam önü sardunyası olmak vardı.
Ya da bir mendil,ucu Salacak'a uzanan
Biz gölgeli ve haşmetli avlularda avunan
Bir gülistanın en yetim çocukları..
Toplardık arnavut kaldırımlı yokuştan,
İzi solmuş şehzade şarkıları..
Ey şehir, ey rengin ve nağmenin ihtişamı!
Sen ki; hala
Çinili yalnızlıklara çivili bendeni,
Bir derviş selamınla mat edersin
Eylül gelir..
Vurur gönlüme sarı renkli nişanı.
Yine de korkutur zemheriyi merhemin,
Yanan bir kartpostalken ellerin.
Çözer Boğaz o dil-bend saçlarını.
Biz de terennümler aşıklık müptelası.
Sende tüter hüzzamı,ferah-fezası
Vaktolur ney küser,rebap siner.
Konuşur Dersaadet hatırası...
Kayıt Tarihi : 18.4.2006 20:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (4)