Güneş ışığından mahrum bıraktığın, derin diplerin yosun tutmuş, tortulaşmış, matlaşmış, kayalarının diplerine saklayan sen,
Bir martının çığlıklarına aldırış etmeden,
Nedensiz ve sebepsiz hatta sevgisiz yaşamak hiç mi dokunmaz,
Hiç mi üzmez seni bensiz yaşamak, hiç mi çarpmaz o taş kalbin aşk uğruna söylesene?
Derin maviliklerden gelip,
Sığ sularda can çekişmenin ne demek olduğunu bilir misin sen?
Azgın dalgaların kıyıya bütün nefretiyle çarptığı sularda,
Tuzla buz olmuş keskin kayalara teslim olmanın acısını bilir misin sen?
Yüzme bilmeyen bir çocuğun,
Can yeleksiz sularda son haykırışını duya gibiyim.
Sensiz denizin ortasında yelkensiz bir gemiyim sanki.
Kollarım taşımıyor artık, çekemiyor bu suların nazını, yarıp geçemiyor tam ortasından.
Çaresizlik bulutları karartan vakitsiz bir fırtına öncesi gibi sessiz,
Pusulam yalnızlığı gösterirken,
Saatin sensizliğe beş var.
Ağlar açıldı yüreğimden derin mavilerin göğsüne,
Şimdi bir martı kadar özgür yüreğim,
Çırpınışlarım, haykırışlarım, hayata tutunuşlarım olmasına rağmen,
Genzimi yakan tuzlu suların esaretini taşıyan bir yaralı güvercin gibiyim.
Nafile çırpınışların sonu olmadığı gibi,
Her seferinde biraz daha batar gibiyim…
Kayıt Tarihi : 13.2.2013 12:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!