valsi hoş, ucu keskin kılıç
neresinde saklanmış
bunca zaman dünyanın
uslu bebek gibi uyurken
acı beslemiş sessiz sedasız
şimdi
Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Devamını Oku
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Bu şiire ve yorumlarına kaçıncı gelişim bilmiyorum.
Bazan düşündüğüm oluyor..Sanki ben bu şiiri izlemiyorum aslında , bu şiir beni izliyor.
Bire bir bağlantı kurma şansını yakalayamıyorum şiirle. Ama vazgeçemiyorum da.
Şiirde bir sürü geometri görüyorum.Bir sürü parabol , bir sürü eğri..
Ama yazılan şey şiirse eğer diyorum kendi kendime hep alışageldiğim gibi her eğrinin uğrak verdiği bir noktası olmalı bu şiirin de değil mi efendim..
Şiirin cazibe odağı nedir?
Şansımı deniyorum ve b şıkkı diyorum içimdeki şıklandırmalarımdan..
Şiir var olmanın ,doğumun ,hissederek yaşamaya geçişin ağlamaklı eşik noktasını resimlemek istiyor.
Biliyorum, yatışmadı içimdeki sorular ve ben yine döneceğim şiire
değişik bi yaklaşım
ağlamamk için yazılan bu sözler bana ilginç geldi
mesela zamanı delen matkap hayli enterasan
tebrikler
Matkapların ucu delinir,hislerimizin keskinliğinden..
Doğru yerde ağlamalı..Bu mümkün hem..
Güzeldi,güzel.
Selam.
Aglamasını bilenlere selam olsun! Duyguları ile gönül verenlere selam olsun! Ağlamak zayıflıktır derler, buna katılmıyorum, Ağlamak duyguların cuşa gelişidir! Yüreğinize saglık. Başarılar...
Biz hiçbir zaman gerçeği yaşamadık. Gerçeğin zihnimizde bıraktığı iz düşümünü yaşadık. Belki bu yüzden tek gerçek yoktur derler.
Her zihinde yansıması farklı olduğu için.
Şiir gerçeğin çocuğudur. Ama hangi gerçeğin.
Bir şey ya da bir şeyler yaşandı.
Bu bir şeyler şairin algı dünyasında kendine bir yer açtı ve izini bıraktı.
O izlerden bu ( her ) şiir doğdu.
Ve şimdi biz, şairin zihninden doğal bir akışla süzülerek ya da ayıklanarak bize gelen bu (her) şiirle karşı karşıyayız.
Şiirin kendi zihnimizdeki izdüşümünü yakalar ve onun üzerinde konuşuruz.
Hep şairden yola çıkarız.
Bu bizim için bir anlama ve anlatma kolaylığıdır.
İşin esası konuşan şair değil şiirdir.
Şiir bana diyor ki, o hoş tını duyulduğunda ben uslu bir bebek gibi uyuyordum.
Uslu bir bebek gibi uyumak.
Çocuk masumiyeti.
Bütün kültürlerde, insan hallerinden birini anlatırken, yine insanın içine, aynı şiddette işleyecek tek kavram budur.
Büyük olasılıkla kişi masumiyetini bu masumiyet sınandığı gün kaybeder.
Hatırlayın.
Bebek Musa'nın sınanması.
Önüne kor ve altın getirildi.
Ve Musa ateşi seçti ve ağzına aldı.
(Ve bu Firavunu geçici bir süre rahatlattı.)
Belki uyanış bu sınanmayla başlıyordur bilemem.
O zaman fark ediliyor ki, hoş tını ucu keskin bir kılıçtan geliyormuş.
Neresinde saklanmış dünyanın.
Ben uyurken zeminde.
İşte bu düşlerle ( veya düş kadar güzel anlarla) beslenen cennetten kovulmanın ve yeryüzüne (katı ve zor gerçek) ayak basmanın bu şiirce seçilmiş anlatımıdır.
Şimdi gözlerimiz lime lime. İster geriye dönün gerçeğin kılıcına bağlayın bu parçalanmayı, ister ilerleyin zuladan çıkan ayrılıklara.
İkisi aynı şey de diyebilirsiniz.
Ayrılıklar zuladan çıktı.
Gizliliği ne kadar güçlü bir yerden. Nasıl fark edilirlerdi daha önce.
Cümleleri göz uçlarında ki onlar daha önce lime lime edilmişlerdi.
Lime lime bir göz, incecik kıyılmış görmez mi cümleleri de. Ne kadar zor şimdi bu dilimcikleri toplayıp bir şey anlatmak.
Başımız dönüyor ve biz ne bu baş dönmesine engel olabiliyoruz ne zamanı delen matkabı.
Tutamıyorum.
Ne üstümüze gelen kılıç insiyatifimizdeydi, ne şimdi matkap.
Kılıç kişisel olarak bizi hedef almıştı.
Zamanı delen matkabın hedefi biz değiliz.
Onun hedefi zaman ya da tüm evren.
Biz sadece korkunç işleyişini duyduk bütün bu hengamede.
Kısacası, iki şey asla aynı şey değilse,
hiçbir çelişki oluşturmazlar, sırf biri hoş tınılıdır ve diğeri tam zıddı bir tonla seslenmiştir diye.
Ama..
Buna, bunlara rağmen tutundum sevdalara.
Yukarıda ayrılıklar çoğul kullanılmıştı.
Ve burada sevdalar.
Öyleyse bir aşk öyküsünden değil, onları da içine alan çok daha geniş bir öyküden söz ediyoruz biz.
Sevdalara tutunduktan sonra ağlamak inandırıcı mıdır, değil midir.
Ne kadar inandırıcıdır.
Bu tutunmaktan ne kastettiğinize bağlı.
Pişmanlık yerine bir çeşit minnetle anıyorsak onları, inanılmaz güzellikler sundular çünkü, vadeleri dolup gitmeden önce.
Her şeye rağmen iyi ki vardılar diyorsak.
Ayrılığın acısını hoşgörülü bir hüzne çevirmişsek.
Önemseriz, tutunuruz ve ağlamayız.
İşin esası
Ağlamamak için tutunduk.
İyik ağlamıyorsunuz...Ağlamak böyle güzel
şiir yazan kalemlere yakışmaz...Kaleminiz
dert görmesin
AŞKI KİRLETMEYEN ADAM/ŞAHİN ERTÜRK
Bıkmıştım rast gele betimlemelerden.Uzak akrabalar gibi satırlara yerleştirilmiş kimliği kaybolmuş kelimeler canımı sıkmıştı..İyiki şiirlerinle tanıştım... delinen zamana rağmen bende şiirlere
tutunup ağlamayacağım sayenizde...saygılarımla
Metin Topçu
Kıymetli Kardeşim Aynur, hep tesadüflerle şiir ve şairlere ulaşıyorum. Sizin şiirinizi de tesadüfen gördüm ve okudum. Çok güzel bir şiir yazmışsınız. Diğerlerinide vakit buldukca okuyacağım. Elinize yüreğinize sağlık. En içten sevgi ve saygılarımla. Zekeriyya BİCAN (Antoloji üyesi) . WEB:www.harputlubican.com
Matkabin zamani delecegini düsünmemistim
Sairlik
iste bu
ne yapar
her materyali
her yer de kullanir zamani matkaba deldirir.
Ben de ne yapiyordum biliyormusun.
Beynimle zamani delmeye calisiyordum.
Cok güzel bir siir
'Zamanı deliyor bir matkap'. Harika bir ifade tarzı. Yüreğiniz dert görmesin. Tebrikler. Sevgilerimle.
Suna Doğanay
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta