Dergahına Geldim Şiiri - İbrahim Gökburun

İbrahim Gökburun
22

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Dergahına Geldim

Herkes gibi yaşadım uyudum ve uyandım
Zalimleri alkışlamadım bunu zafer bildi herkes
Oysa meydanlara çıkıp konuşacak kadar cesur değilim
Konuşaydım kurşuna ve atılan taşa sözüm geçerdi belki
Belki bir kurşun kör olurdu gözlerimde

Vicdanını yitirmiş bir çağın insanıyım ben
Her yerden kovuldum
Kör bir bıçak gibi yollara sapladım kendimi
Irmaklara karışıp aktım denizlere; balıkların ölümü oldum
Bulutlara karışıp çıktım göklere: toprakta kuraklık oldum
Yüzümde bir utanç ağaçların gövdesinde büyüyen çürük oldum
Koparılmış bir yara gibi dolaştım durdum yeryüzünde

Herkes başka bir dil başka bir ses başka bir insan
Konuşurken börtü böcek gece ve örümcek
Konuşmalar içinde simsiyah bir leke oldum
Kimseyi suçlamadan baktım ceplerime
Ceplerimde yanılgı, ceplerimde anahtarlık, ceplerimde
Tahtanın ve nemim bildiği bir şeyi sır diye taşımışım

Sineme yaslanıp inleyen çocukların sesini dinledim
Sesinde korku, sesinde öfke, sesinde verilmiş sözler
Kendimden, gölgemden ve gölgelerden kaçtım
Dergâhına geldim demir çarık kırık asa
Boş bir heybe hoş bir gönülle değil
Heder edilmiş bir ömür kırık bir yürekle geldim

Gerilmiş bir ipin üzerinde geçerken ömrüm
Kem sözler etmişim bilmeden
Dostlarımı üzmüşüm, üzülmüşüm
Kuşlar düşürmüşüm sapan taşıyla
Karıncalar incitmişim, kırlangıçlar küstürmüşüm
Suları bulandırmışım durduk yerde
Durduk yerde bir oyunbozan olmuşum
Hiçbir oyunda yer bulamadım kendime

Uçurtmaların ve uçaklara karıştığı ahir zamanda
Yaşadığım yangınlar içinde bir İstanbul
Bütün kavimlere, denizlere ve uzak ülkelere

Aşk dedim b’aşka çare yok dedim dergâhına geldim
Geldim ama geçemedim köprülerden, sulardan
Uçurumlardan geçemedim
Vazgeçemedim şirin gözüken yardan
Dostun açtığı yaranın öfkesinden vazgeçemedim

Pespaye bir şaşkınlıktı yaşadığım bunu aşk sandım
Oysa benim “aşk”tan anlamadığım
Kör kuyularda inleyen sesimden belli…

Bu toprak şu gökyüzü şahidim olsun ateş ve su
Gezdim dünya âlemi de bir sözün peşine düştüm de geldim
“Gel ne olursan ol yine gel” işte geldim.
Gelmeye yüzüm yok ama gidecek başka bir kapı
Şaşkınlığımı koyacak bir yer bulamadım kendime
Bulamadım kendi içimde gidecek bir yer
Dergâhına geldim…

İçimde bir deniz, içimde ırmaklar, içimde bir yol
İçimde şaşkın şaşkın konuşan bir yolcu
Konuşsam şu kalem kırılır mürekkebi utandırır denizleri
Şu beyaz sayfa tutuşur kül olur gül olur
Külleri Fırat’a savrulmuş Mansur olur

Bir yer var herkesin bir olduğu bir yer
Karun’un kul Ahmet’e kölenin efendiye
Padişahın keloğlan’a üstünlüğünün olmadığı bir yer
Teraziler terziler her şey gül ve gönül üstüne
Ölüm bile düğün gibi gücüm yetse de anlatsam
Söz tükenir yerin ve göğün ar damarı çatlar

Kim demiş evvel zaman içinde yaşamış diye
Aklımın toynaklarında doru atları durduran
Mevlana değil mi ‘ney’in sesinde öfkemi kıran
…Ateşten denizi mumdan gemilerle geçen…

Gömgök göklerde yürür döner Hu çeker dervişler
Döner dünya, döner mevsimler, vakit döner
Muvakkitler çıldırmış akrep yelkovan gibi döner
Ümmiler Mesnevi okur sağırlar işitir dilsizler konuşur
Ağaçlar, kuşlar, taşlar bile konuşur

...

İbrahim Gökburun
Kayıt Tarihi : 8.4.2018 16:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Gökburun