Denizli’nin Bekilli ilçesi 7. Kültür, Sa ...

Münevver Düver
436

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Denizli’nin Bekilli ilçesi 7. Kültür, Sanat, Şarap, Sirke ve Üzüm Festivali’(Bir Festivalin ardından) yazı dizisi

BİR FESTİVALİN ARDINDAN…

Gittik, Gördük, Gezdik, Eğlendik, Tadı Damağımızda Kaldı…

Denizli’nin Bekilli ilçesi 7. Kültür, Sanat, Şarap, Sirke ve Üzüm Festivali’ne katılmak üzere Adana’dan 6 kişilik bir gurupla macera dolu bir yolculuk yaptık. Adana’da yayın hayatını başarıyla sürdüren Doruk Gazetesi’nin sahibi ve gezi koordinatörümüz Halise Tekbaş, Gazeteci, Şair, Yazar Münevver Düver, Adana’nın son yıllarda yetiştirdiği ender insanlarından şair Mansur Ekmekçi, Mesleğinde çeyrek asrı geride bırakan, 1984 yılında Adana’daki Ekspres Gazetesi’nde birlikte Haber Merkezi kadrosunda çalıştığımız ve şu anda Osmaniye’de Cumhuriyet gazetesinde görev yapan gazeteci Ali Tıraş, Ressam Necati Talas ile bendeniz Gazeteci, Danışman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler sorumlusu Yusuf Ziya Yılmaz’dan oluşan gurubumuzla Denizli’ye hareket etmek üzere Adana Otogarı’nda buluştuk. Saat 18.00 de başlaması gereken yolculuğumuz macera dolu bir gezinin adeta işaretini verir gibi 19.00 da başladı. Uğur Alptekin yönetimindeki 46 D 1999 plakalı son model lüks otobüsle yola koyulduk. Gurup içerisinde bir tek ressam Necati Talas ağabeyi tanımıyordum. O da guruptaki diğer arkadaşlar gibi cana yakın kişiliğiyle kendini gösterdi. Sohbet ederek yolculuğumuza başladık. Yaklaşık yarım saat sonra gökyüzündeki muhteşem görüntü hepimizin ister istemez dikkatini çekti. Güneşin batışı tek kelimeyle muhteşem bir şekilde adeta bir tablo gibi gökyüzünde asılı duruyordu. Halise Tekbaş gördüğü muhteşem manzara karşısında adeta büyülendi ve ‘’keşke makinem yanımda olsa da bu görüntüyü çeksem ‘’ dedi. Bu arada ben her gittiğim yerde dijital fotoğraf makinamı yanımda taşıdığımdan hemen çantamdan çıkartıp çekim yapmaya başladım. Adana’nın ünlü şairi Mansur Ekmekçi de çekim yapıyordu. En güzel fotoğrafı çekmek için tatlı bir yarış içine girdik ve ikimizin fotoğrafları da görülmeye değer nitelikte çıktı. Gördüğümüz her güzel manzarayı makinamıza kaydediyorduk. Yol güzergahı boyunca verdiğimiz molalardan sonra Adana’dan bir saat rötarlı başlayan yolculuğumuz ertesi gün sabah 07.00 de Denizli’ye varmamızla sona erdi. Saat 08.00 de festivalin yapılacağı ilçeye Bekilli’ye doğru hareket etmek üzere başka bir otobüse bindik yine 6 kişilik gurubumuzla birlikte. Bekilli ile Denizli arası yol mesafesi yaklaşık bir saat 15 dakika. Bekilli ilçesine doğru hareket ederken otobüste dünyalar tatlısı genç ve güzel bir öğretmenle tanıştık. Tesadüf o da Bekilli ilçesine gidiyordu. Oradaki bir ilköğretim okulunda öğretmen olarak görev yapıyormuş. Ankaralı Beyhan öğretmen, ilk görev yeri Bekilli’ye tatilini yarıda bırakarak festival için gelmiş. Konuşa konuşa Bekilli ilçesine geldik. Beyhan öğretmenle otobüsten indikten sonra birbirimizin telefon numaralarını alarak festivalde buluşmak üzere ayrıldık. Bizleri festival için davet eden Lavaracı com site yöneticisi ve festival tertip komitesi başkanı Tuncer Mankır’ın iş yerine gitmek üzere yola koyulduk. Bekilli’ye biran önce gidelim diye sabah kahvaltısı da yapmadığımızdan oldukça acıkmış yorgun da düşmüştük. Gurubumuzdakilerden Münevver hanım Lavaracı com sitesi üyesi olduğundan öncümüz olarak Tuncer Mankır’ın işyerini bulmak ona düştü. On dakika sonra Tuncer Mankır’a ulaştık. Hoş geldiniz faslından sonra çay üzüm ikramına geçildi. Bekilli’nin nefis üzümlerinden yedikten sonra festival süresi boyunca ikamet edeceğimiz yer tesbiti yapıldı. Festivalin tertip komitesi başkanı Tuncer Mankır bize konaklama yeri ayarlamaya çalışırken devreye Bekilli’de öğretmenlik yapan Hasan Çamlı girdi ve otel motel pansiyon yerine ev ortamında konaklama ortamı ayarladı. Bekilli’de üzüm bağları ve şarap fabrikaları olan Nail Çetin beyin malikanesinde konaklamak üzere eşyalarımızı odalara yerleştirdik. Daha sonra kahvaltımızı ilçe merkezine giderek yaptık. Kahvaltı sonrası da üzüm ikramı yapıldı ve afiyetle yedik, tadı hala damağımızda olan o nefis üzümleri…
Festivale bir gün öncesinden geldiğimizden Bekilli’yi tanımak ve gezme fırsatımız oldu. 6 kişilik ekibimizle birlikte ayrılmaz bir gurup olmuştuk. Hemen her yere birlikte gitmeye özen gösteriyorduk. Akşam oluncaya kadar Bekilli merkezinde oyalandık. Kaldığımız eve geldik dinlenmek ve ertesi güne daha dinç kalmak için. Evin sahibesi Elif hanımla da bu arada tanışma fırsatımız oldu. O, hepimizin Elif Ana’sı oldu. Bize kaldığımız süre boyunca annelik yaptı. Derin bir uykuya daldık ve sabah kalktığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Ankara’dan 3 kişilik bir ekip de gurubumuza katıldı. Sayımız 9 kişi olmuştu. Ankara’da ikamet eden Şair Davut Cömert ile eşi Hatice Aslan Cömert ve Aşık Yorguni ile artık daha kalabalık olmuştuk. Festivalin yapılacağı saate kadar ilçe merkezinde açılan stantları, hediyelik eşya satan yerleri gezdik, ilçeyi tanımaya çalıştık. Festivalin ilk günü Bekilli Kaymakamı Murat Çağrı Erdinç, Belediye Başkanı Yaşar Halil Yiğit ile Lavaracı com sitesi yöneticisi ve tertip komitesi başkanı Tuncer Mankır günün anlam ve önemini belirten birer konuşma yaptılar. Daha sonra stantlar topluca gezildi, şarap ikramları yapıldı, sanatsal sergiler gezildi, halk dansları gösterileri sunuldu. Kültür sarayındaki şiir dinletisinden sonra Cezmi Ersöz’le sohbet gerçekleştirildi. Gurbetçi sanatçı Nihat Günyar’ın konserinden sonra lavaracı com sitesinin düzenlediği 21.yy Hayyamları aranıyor adlı şiir etkinliğinin ödül törenine geçildi. Özkan Satılmış, yarışma sonunda birinciliği elde ederken Mehmet Ersoy ikinci, Özgür Ozan üçüncü oldu. Murat Karacan Mansiyon, Özgür Özmeral Lavaracı com ödülü, Sevim Erdoğan Tezel Küp şarapları ve Jüri özel ödülüne layık görüldü. Günün konserinde Adanalı hemşehrimiz Murat Kekilli de muhteşem bir konser verdi. Bekilli’lere unutulmaz bir gece yaşatan Kekilli, izleyenlerin gönüllerinde taht kurdu.
9 Kişi olan gurubumuz akşam uykusuz ve de yorgunluktan bitap bir halde evin yolunu tuttuk. Gece çoktan 03.00 olmuştu. Uyuduk uyuyacağız derken saat 04.00’ü buldu. Herkes derin bir uykuya daldı. Öğleye yakın uyandığımızda kahvaltımızı hazırlayıp evin bahçesine geçtik her taraf üzüm ağaçları doluydu. Halise Tekbaş, çeşit çeşit üzümleri görünce dayanamadı ve dallarından koparıp hepimize ikram etti. Festivalden dönünceye kadar üzüm soframızın vazgeçilmezi olmuştu. Ev sahibimiz Nail Çetin ve eşi Elif Çetin(Elif Ana) yanımıza gelerek koyu bir sohbete daldık. Ardından Ankaralı Aşık Yorguni aldı sazını eline, kulaklarımızın pasını sildi. Büyük bir zevkle dinledik Yorguniyi… O muhteşem yorumunun yanı sıra yaptığı esprileriyle neşe kaynağımız oldu. Evden ayrıldıktan sonra festivalin ikinci gün proğramını izlemeye başladık. Bekilli’ye Türkiye’nin 4 bir tarafından gelen insanlarla da tanışma ve kaynaşma fırsatı yakaladık, güzel dostluklar kurduk. Saat: 15.00 de halk dansları gösterileriyle başlayan ikinci günde Kültür Sarayında şiir dinletisi yapıldı. Şairlerimiz Münevver Düver, Halise Tekbaş, Hatice Aslan Cömert, Mansur Ekmekçi ve Davut Cömert şiirlerini okudu. Ankaralı Aşık Yorguni sazıyla bütünleşerek mini bir konser verdi. Daha sonra Cezmi Ersöz’le sohbete geçildi. Ardından festival alanında Hamit Çine, Aşık Yoksul Derviş aşık atışmalarıyla binlerce izleyene güzel dakikalar yaşattı. Ozan Nihat ta sazı ve sözüyle sahne alarak beğeni ile izlendi. Egeli Araştırmacı Yazarlar Birliği ‘’Türk Kültürüne Hizmet ‘’ ödül töreninden sonra Popstarlar Erhan, Erkan, Ayşen ve Tamer konser verdi. Konserlerin bitiminin ardından kaldığımız evin yolunu tuttuk tekrar. Yine uyumamız sabaha karşı oldu.
Festivalin ikinci günü ilkleri de beraberinde getirdi. Beş şiir kitabı yayımlanan gazeteci, yazar, şair Münevver Düver, ilk kez şarap içerken yine Adanalı şairlerimizden Mansur Ekmekçi de ilk kez deyim yerindeyse çakırkeyf (sarhoş) olmuştu. Sempatik kişiliğiyle dikkati çeken Ekmekçi, yoğun ısrarlara dayanamayarak arka arkaya 7 bardak fondiplemişti. Ondan sonrası da malum evlere şenlik. Kimseyi kırmamak uğruna sarhoş olmayı göze alan Mansur Ekmekçi, ancak ertesi gün uyanabildi. Gurupta şarap içmeyen bir tek ben vardım. Kendimi bildim bileli içki içmeme geleneğimi burada da sürdürdüm. Şarabın su gibi aktığı festivalde bir yudum (fırt) bile almadım. Festivalin ikinci gününde Bekilli’deki şarap fabrikalarını gezme olanağı da bulduk.
Son gün yapılan etkinlikler, yöresel sanatçıların konserleriyle başladı. Aşık Yoksul Derviş ve Hamit Çine’nin aşık atışmalarıyla devam etti. Daha sonra Ozan Nihat sazıyla sözüyle sahnedeki yerini aldı. 5 Kitabı yayımlanan Münevver Düver ‘’Tüm kitapları’’ ile birlikte Cezmi Ersöz, Şeref Öztürk (usta) ‘’Seksen kere söyledim’’, Kadir Yatağan ‘’Sevda İklimi’’, Mustafa Ergin Kılıç ‘’Desibel’’, Recep Metin Yerdelen ve Ahmet Taşçıoğlu imza gününde kitaplarını imzaladı. Bu arada dünyalar tatlısı öğretmenize kavuştuk son günde… Beyhan öğretmenimiz Denizli’de arkadaşının düğün törenine katıldığından ancak son günde birlikte olduk. ‘’Arkadaşımın düğün tarihinin erkene alındığını Bekilli’ye geldiğimde öğrendim, hemen Denizli’ye gitmek zorunda kaldım. Bu nedenle aranıza son gün katıldım’’diyerek özür diledi. Biz aramıza son gün katılmasına rağmen Beyhan öğretmenimizi çok sevdik ve onu da gurubumuza dahil ederek arkadaş olduk. Gurubumuzun elemanlarından Aşık Yorguni de son gün sahneye çıkarak sazı ve sözüyle izleyenleri adeta büyüledi. Gurup Korgen’in konserinden sonra sahne alan Şahsenem, güzel sesinin yanı sıra sempatikliği ve sıcakkanlılığıyla izleyenlerin sevgisini kazandı. Şahsenem konserinden sonra Beyhan öğretmenimizi Bekilli’de kaldığı evine bırakıp vedalaştık. Bu Bekilli’de son gece olduğundan hiç kimse gecenin bitmesini istemiyordu. Bekilli stadyumuna topluca gidildi sabaha kadar sohbetler edildi, şiirler okundu ve şarkılar söylendi. Bekilli ilçesinin genç ve başarılı belediye başkanı Yaşar Halil Yiğit de orada hazır bulundu.
Birkaç saatlik uykudan sonra Elif anamız ev sahibimiz Nail Çetin ve bizlere refakat eden oğulları Hasan Çetin’le vedalaşıp Denizli’ye doğru hareket ettik. Üç günlük misafirliğimiz de Elif ana bizlere öyle alışmıştı ki vedalaşırken gözyaşlarını tutamamış ve hepimizi duygulandırmıştı…
Denizli’ye gelip festivali izledikten sonra Pamukkale’yi de görmeden edemezdik. Bizde bu muhteşem bölgeyi görmek için önce Denizli otogarında eşyalarımızı emanete verdik. Bu arada Münevver Düver ile yolumuz Denizli’de ayrıldı. Kuşadası’na yolcu ettik, Ali Tıraş’ta daha önce Pamukkale’yi gördüğünü söyleyerek Denizli’de kaldı. Adana’ya dönüş biletlerimizi aldıktan sonra ver elini Pamukkale’ye… Aşık Yorguni’yi de Ankara’ya yolcu ettik bu arada. Biz 6 kişi kalmıştık. Öğleye doğru Pamukkale’deyiz. Yürüyerek gidiyoruz tarihi kalıntıların olduğu yerden. Her taraf tarih kokuyor. Tarihi anıtlar, kaleler, mezarlar derken birden bikinili mayolu turistler beliriyor karşımızda. Tek tek görülen turistlerin ardından guruplar da gelmeye başlıyor. İlk kez geldiğimiz bu yerde birazda şaşırıyoruz deniz ve havuz yok ama bikini ve mayo ile dolaşan turistler var demekten kendimizi alamıyoruz. Turistlerin geldiği yöne doğru yürümeye devam ediyoruz. 200 Metre ilerledikten sonra gözlerimize inanamıyoruz. Pamukkale’nin muhteşem kar beyazı travantenleri havuzu ve yüzlerce yerli yabancı turist… Kimi yüzüyor kimi de bu büyüleyici manzarayı doya doya seyrediyor. Aktif gazetecilik yapmasam da gazetecilik içime işlediğinden bol bol fotoğraf çekiyorum. Gördüğüm bu eşsiz manzara karşısında adeta büyüleniyorum. Pamukkale’de çekimleri yaparken birbirlerinin fotoğrafını çeken yabancı turistleri görüyoruz. Birden uzun yıllar önce yaptığım magazin muhabirliği aklıma geliyor. Turistleri yanına giderek tanışıyorum. Ukraynalı iki manken boyları l.85 ile 1.90 arası. Adı Natali olan 1.90’lık mankenle kısa sürede arkadaş oluyoruz. Bol bol fotoğrafını çekiyorum. Şairimiz Mansur Ekmekçi de bizi çekiyor bu arada. Ben ve Mansur Ekmekçi fotoğraf çekimlerine dalarken birden Ekmekçi’nin cep telefonu çalıyor. Arayan Halise Tekbaş Ekmekçi’ye kızıyor ve çabuk gelmemizi istiyor. Cep telefon numaralarımızı ve mail adreslerimizi alarak vedalaşıyoruz Natali ile.
Mansur Ekmekçi ile Halise Tekbaş’ı aramaya başlıyoruz. Ama nafile, bulamıyoruz. Çünkü Ekmekçi’ye kızıp Pamukkale’den ayrılmış, Denizli’ye gitmiş. Necati Talas da kayıp. Allah’tan cep telefonu icat edilmiş. Telefonla birbirimize ulaşıyoruz ve Denizli’ye geçiyoruz. Denizli’ye gelip te hediyelik eşya almamak olmaz. Özellikle havlularından…Bizde öyle yapıyoruz, eşimize dostumuza birkaç hadiyelik eşya alıyoruz. Otogar’da Ali Tıraş karşılıyor bizi. Daha sonra da Halise Tekbaş’la buluşuyoruz. Ben otobüsün kalkış saatine kadar olan süreyi değerlendirmek için arkadaşlardan izin isteyip yanlarından ayrılıyorum. Denizli’de görmem gereken arkadaşlarımı ihmal etmiyorum ve onlarla buluşuyorum. Ardından tekrar otogara dönüyorum. Ben, Halise Tekbaş, Necati Talas, Mansur Ekmekçi ve Ali Tıraş’tan oluşan gurubumuzla Adana’ya hareket ediyoruz saat: 18.00 de. Bu kez geldiğimiz gibi rötar yapmadan. Ben ve Mansur Ekmekçi aynı koltukta diğer arkadaşlar da ayrı ayrı koltuklarda yolculuğumuza başlıyoruz. Hepimizde de tatlı bir yorgunluk var. Uyuya uyana Isparta’ya geliyoruz. Isparta’ya özgü hediyelik eşyalardan almak üzere verilen molada Mansur Ekmekçi ile iniyoruz otobüsten. Alışverişimizi yaptıktan sonra otobüse binip yerimize doğru ilerliyoruz. Gördüğümüz manzara karşısında şaşırıyoruz. Çünkü yerimizde başkaları oturuyor. Ortalık karışıyor bu arada. Aynı numaralı iki bilet 4 kişiye satılmış. Sinirlenmemek elde değil.Mansur Ekmekçi’yi Halise Tekbaş’ın yanına, beni de muavin koltuğuna alarak çözüm getiriyorlar. Efelik bizde kalsın diyerek yerimize oturanları kaldırmıyoruz. Onlar da bizim gibi mağdur. Zaten Adana’mızı da özledik, sevdiklerimizi ve işimizi de…İşte böyle bir yolculuktan sonra uykusuz ve yorgun bir şekilde Adana mıza kavuşuyoruz. Seneye mi? Tabiki evet neden olmasın. Tatlı anıları, güzel üzümleri, güzel insanları ve daha bir çok güzellikleri…

gönlüm Çal’ı geçtin mi başlar şose, aslında tamirden stabilize. Tekerleğin her dönüşünde kaldırdığı toz kucaklaşmaya giden yolcularla dolu bir geminin ardında bıraktığı köpük gibi gelir bize liman sandığımız Bekilli’mizden seyreyleyince. O küçücük minibüsün taşıyabileceğinden daha aydın misafirler en tanıdıklarıyla tanışmak için yol tüketmekte üretimle. Samsun, Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Uşak,Kayseri Eskişehir,Aydın,Isparta vesaire vesaire ha birde İran Tebriz’den Hayyam’a vefayla.
Takvim önemli değil biz bin yıllardır olduğumuz yerde bin yıllık dostlarımızı hasretle beklemekteyken çınarların en ekâbiri eğilir oldu İsa’nın ilk çığlığının duyulmasının üzerinden geçen ikibinyedi yıl sekiz ay otuzbir güne. İlk günü böyle başladı şaraba bandırılmış sarhoş şiirlerin. Ve bir daha ayılmadı iki eylül Pazar gecesi bitene kadar.
Aradığımız Hayyam’lar şiirleriyle ustaya saygı duruşunu yaparken bizde onlara bir kitapla saygımızı sunduk, aslında kendilerinin olanı kendilerine sunduk.
Stant sandıkları sarayımızı kurduğumuzda lavaracılar artık başladılar üreten, paylaşan, bilen, okuyan bir ülkenin sokaklarında dolaşmaya, onlar gibi olanlar ve olamayanlarla.
Cuma akşamında hayyam’ımızı ve her biri birinci olan dostlarımızı Küp Şaraplarının ödülleriyle tanıştırdık Bekilli’mizdeki festivalcilere. Cezmi (Ersöz) ağabeyimiz geldiğinde saat sekiz gibi protokol karşıladı bizim Bekilli’de, devletin değil devlerin tavrıyla sağ olsunlar.
Cuma bitmeden lavaracıları topladık stada işin aslı bizim mütevazı top sahasına. Paylaştık şiirleri, şarkıları, türküleri hâsılı bizim olan her şeyi hatta sarhoşluğu paylaştık ayıkmışız ayağıyla. Kaymakamımız, başkanımız yerini almış değil yer vermişti sanata, en önde oturup yakın olmak çabasıyla sanatın önünde gösterdikleri saygıyla, önde değil öncü oldular taştan oturamaklarda. Birde Murat Kekilli ve arkadaşları gökkuşağı oldular gece karanlığında. Artık bir eylül ikibinyedi Bekilli’de cumartesi sabahına koşan karanlıkta. Lavaracılar bizim parasızlıkta ayarladığımız yurt-kur’un ranzalarına yola çıktığında sabah sanki yorgan örtmeye gelmiş bir arkadaş gibi aheste güneşi doğurmakta.
İkinci gün popları hopları festival yürüyüşünde ayağımızı çamura bulaştırmadan geçerek anlatmak gerekirse sadece Cezmi ağabey derim bir de yaz-ar bir den birbirinden değerli katılımcılar. İran’dan koşup gelmiş konuklar. Dilleri (bizim için) bal, sazları maharetli âşıklar. Tabiî ki yine stat, şiir, şarap, yemek fişi, yurt-kur ve kaçınılmaz son aşktan sarhoş olmuş bizim lavaracılar. Sabah oldu yine yatmadık, inat ettik ayrılmadık.
Ve başlangıç günü yani festivalin üçüncü, şarabın bilmem kaçıncı; kasabanın kahvelerinde, lokantalarında, sokaklarında ve ranzalı odalarında dostlukların başladığını anlatan günü. Bitiş sanılanın asıl başlangıç olduğunu öğrenmenin günü. Misafirlik sözleri, arama yeminleri, şarap fabrikalarına geziler, karınca kararınca edilen ikramlar. Sitemler lavaraci.com’a, sevgiler lavaraci.com’a.
İmkânlarımız öyle sınırlıydı ki paramız yok ama gönlünüz vardı, birimiz yok bizimiz vardı, mahcuptuk alçakgönüllülüğünüz vardı. Velhasıl Davut’tuk Golyat’ı yendik.
Bir festivalde böyle geçirdik.Sevgili Dursun Özden'in deyimiyle kelimenin tam anlamıyla şiiri şaraba bandık...
Seneye sekizinci festivalde olan imkânlar ve sizin sonsuz yüreğinizle buluşmak dileğiyle...
Kırlangıçlar seneye yine gelin olur mu? Yuvalarınız üz de hep hazır olacak.
Tuncer Mankır&Uğur Özdemir&Dolunay Ünal'

BEKİLLİ ADINI NEREDEN:

BEKİLLİ:
Denizli ilinin 18 ilçesinden biri olan Bekilli’nin 22 Ekim 2000 sayımına göre merkez nüfusu 3 bin 931. Köylerinin nüfusu da 6 bin 646. Toplam nüfusu ise 10 bin 577. 11 Köyü 4 mahallesi bulunuyor. Denizli'ye 86 km, Uşak'a ise 80 km uzaklıkta. Batısında Güney, güneyinde Çal ve Zeyve, doğusunda Çivril, Baklan kuzeyinde Karahallı ve Uşak bulunuyor. Büyük Menderes nehri ilçenin sınırları içinden geçiyor. Geçtiği alanların bir kısmında sulu tarım yapma imkanı da mevcut. İlçede 11 Şarap fabrikası, 3 sirke fabrikası, 2 tekstil işletmesi bulunuyor. Bekilli’ye ilk yerleşimin 1211 ile 1243 yılları arasında olduğu rivayet ediliyor.

Yusuf Ziya Yılmaz-ADANA

Münevver Düver
Kayıt Tarihi : 18.9.2007 15:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


BİR FESTİVALİN ARDINDAN… Gittik, Gördük, Gezdik, Eğlendik, Tadı Damağımızda Kaldı… Denizli’nin Bekilli ilçesi 7. Kültür, Sanat, Şarap, Sirke ve Üzüm Festivali’ne katılmak üzere Adana’dan 6 kişilik bir gurupla macera dolu bir yolculuk yaptık. Adana’da yayın hayatını başarıyla sürdüren Doruk Gazetesi’nin sahibi ve gezi koordinatörümüz Halise Tekbaş, Gazeteci, Şair, Yazar Münevver Düver, Adana’nın son yıllarda yetiştirdiği ender insanlarından şair Mansur Ekmekçi, Mesleğinde çeyrek asrı geride bırakan, 1984 yılında Adana’daki Ekspres Gazetesi’nde birlikte Haber Merkezi kadrosunda çalıştığımız ve şu anda Osmaniye’de Cumhuriyet gazetesinde görev yapan gazeteci Ali Tıraş, Ressam Necati Talas ile bendeniz Gazeteci, Danışman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler sorumlusu Yusuf Ziya Yılmaz’dan oluşan gurubumuzla.ve bu etkinliği yazı dizisi etmeye karar verdik. saygılarımla

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdülkadir Güler
    Abdülkadir Güler

    Münever Hanım yazınızı çok ilginç buldum,rahmetli Denizli'den EGAY-DER Genel Başkanı Dr,ŞükrüTekin Kaptan 2007 'de beni de davet etmişti.Gidememiştim. Ismarlama bir ŞARAP ŞİİRİNİ yazamadığım için gidemedim. Dr. ŞükrüTekien Kaptan'ı c geçen yıl kaybettik. O'nu da burada rahmetle anıyorum.Bir daha giderseniz beni de unutmayınız. Selamlar.( kül yütmaz)...

    Cevap Yaz
  • İbrahim Çelikli
    İbrahim Çelikli

    bidaa gedesen habarım ossun bizim gız
    ben o zaman hep şarab içiliyo ispanyadakı gibi deye zannetdiydim valla

    Cevap Yaz
  • Mevlüde Demir
    Mevlüde Demir

    NE GÜZEL KEŞKE BENDE ORADA OLSAYDIM :))
    SELAMLARIMLA

    Cevap Yaz
  • Şahin Ertürk
    Şahin Ertürk

    bende davetliydim
    gelemedim...amma bana o etkinliği
    o kadar güzel anlattın ki gelmiş gibi oldum
    ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLERİN KENTİNDEN
    KUÇAK DOLUSU SEVGİ VE SAYGILAR
    ŞAHİN ERTÜRK

    Cevap Yaz
  • Ümran Tokmak
    Ümran Tokmak

    Gidip, gezip, gördüğünüz yerlerin güzelliklerindei, özelliklerindei akıcı bir üslupla anlatmışsınız. Bizlerde bir nebze tanımış olduk.
    Teşekkürler, selamlar

    ümran TOKMAK

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Münevver Düver