Çocuklar vardı, yüzleri, elleri kirlenmiş,
ayak tabanları, topukları, parmak araları simsiyah,
oyunlar oynarlardı, yalın ayak,
ve top koştururlardı, bebek yaparlardı…
Her şeyi kendileri yapmaya çalışırlar,
satın alacak belki de gücü yoktu babaların.
Misketler, ödünç alınırdı,
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Devamını Oku
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Sonra denizkızıyla karşılaşırlar, onlar için ıssız olan,
oğlan kızı tanırdı, imkânsızdı aşları, yasaklıydılar.
Kaçışırlar kalabalıklardan, kuytuya sigara alışverişine,
sonra oğlan giderdi gözü yaşlı, arkada kalana,
İşte hep böyle imkansız aşklar yüzünden bu yürek hırpalandı, hırpalandı
ve sonunda ağzının tadı kaçtı, sevgiyi hep acıtan bir diken olarak algılamaya başladı....
Yüreğine sağlık abicim....
Bir gün, bir gün kayboldular, her ikisi de,
şimdi, her ikisinin de gözü mavi bulutların altında…
Deniz yok,
deniz kızı yok,
denizlerde dolaşan sandal yok,
ve, sandalın üstündeki Oğlan da yok…
Kim bilir, belki,
ulu bir çınarın altında, elinde baston ve sigarasıyla,
hep gözü ufuklarda, karanın kestiği, “O” koyda, sevgiden, sevilmekten uzak, acı içinde,
belki de, gidenin ardından, “kalanlardan” olarak, bilinmez, ki! ! !
..tşk sevgili Mustafa Yılmaz güzel dizelerdi..
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta