DENİZKIZI
Küçük bir sahil kasabasında hayatını balıkçılıkla kazanan yalnız yaşayan bir balıkçı varmış.
Bir gün yine yırtılan ağlarını gün boyu tamir ettikten sonra denizin masmavi sularına bakıp dalıp gitmişti. Gün doğmadan balığa çıkmalıydı. Ama denizin azgın dalgaları onu telaşlandırıyordu.
Küçük eski bir teknesi denizin azgın dalgalarına zor karşı koyar olmuştu… Bir yandan da esen rüzgârın uğultusunu beyninde hissediyordu. Derme çatma kulübesine girerek yanan isli feneri biraz kıstıktan sonra yatağa uzandı. Gözlerini tavana dikti. Yarın yapacaklarını düşünürken uykuya daldı.
Ertesi sabah henüz güneş doğmadan erkenden kalktı. Etraf hala karanlıktı. Sabahın sessizliğini kıyıya vuran dalgalar bozuyordu. Kulübesinden dışarı çıktı. Gökyüzündeki ışıl ışıl yanıp sönen yıldızları seyrettikten sonra eskimiş teknesine binerek denizin yakamoz ışıltısı altında ilerledi.
Bir süre sonra tanyeri yavaş yavaş ağardı. Martılarda gökyüzünde uçuşmaya başlamıştı. Denizin yosun ve iyot kokusunu ciğerlerinde hissediyordu. Bir hayli yol aldıktan sonra teknesini durdurup, ağlarını ‘’ rast gele ‘’ dedikten sonra denizin masmavi sularına bıraktı.
Güneş tepeye gelmiş yakıcı sıcağıyla bunaltmaya başlamıştı.
Yorgun vücuduyla ağları yavaş yavaş çekmeye başladı. Ağların boş olduğunu görünce üzgün bir vaziyette yere diz çöktü uzun bir zaman öyle sessizce kaldı. Başka bir yere gidip ağlarını tekrar atmalıydı boş dönemezdi. Oradan ayrılıp batıya doğru ilerledi.
Bir hayli yol aldıktan sonra küçük bir adaya yaklaşırken ağları tekrar’’rast gele ‘’deyip denize bıraktı. Akşam olduğunda ağları çekmeye başladı. Ağlarda balıkları görünce gözlerinin içi gülüyordu. Bu sefer boş değildi. Balıkları tekneye aldıktan sonra güneşte batmak üzereydi.
Adaya son kez baktığında güneşin son ışıklarıyla parlayan bir şey gördü. Merak etti. Teknesini adaya doğru çekmeye başladı. Adaya yaklaştığında kayalıkların üzerinde bir peri kızı kadar güzel birini gördü. Gözlerine inanamadı. Gözlerini ovaladı tekrar baktı. Yine aynı şeyi gördü. Bu insana benzese de ayakları bir balık kuyruğu gibiydi. Bunun bir denizkızı olduğunu anladı. Başındaki tacından bir inci yıldız gibi yanıp sönüyordu…
İyice adaya yaklaştı. Bu arada denizkızı da onu fark etti birbirine şaşkın şaşkın baktılar. Balıkçının yüreğine bir kor düşmüştü. Küreğini hızlı hızlı çekmeye başladı. Biran önce denizkızına varmak istiyordu. Tam adaya çıkacakken gökyüzünde simsiyah bulutlar belirdi. Deniz sakinliğini bozmuş dalgalar adeta dev gibi üzerine geliyordu. Eskimiş teknesiyle bu azgın dalgalarla baş edemiyordu. Dalgalar onu adadan uzaklaştırmıştı.
Kulübesine geldiğinde yorgunluktan halsiz kalmış yatağa zor atmıştı kendisini. Ama gözlerinde uyku yoktu. Sabaha kadar denizkızını düşündü.
Sabah güneş doğmadan tekrar uyandı. Gökyüzündeki ışıl ışıl yanıp sönen yıldızları seyretti. Adaya gitmeliyim dedi. Eskimiş teknesine denizin maviliklerine sürdü. Martılarda ona eşlik ediyordu.
Adaya geldiğinde güneş tam tepedeydi. Rast gele dedikten sonra ağlarını denizin masmavi sularına bıraktı elini alnına koyup beklemeye başladı. Gözleri denizkızını gördüğü kayalıklardaydı. Bir hayli bekledi gözünü hiç kayalıklardan ayırmıyordu. Güneş batmaya etraf kızıla Boyanmaya başladı. Hala denizkızı yoktu.
Güneşin kızıllığı tam bitecekken birden kayalıklardan yine bir ışıltı gördü. Denizkızının başındaki tacındaki inciydi bu parlayan artık biliyordu. Teknesini kayalıklara doğru hızla sürmeye başladı. Bu kez dünkünden daha çok yaklaşmıştı denizkızına. Denizkızı da balıkçıyı fark etti. Oturduğu kayalıklardan kalktı. Balıkçı el salladı denizkızına denizkızı da ona karşılık vermiş o da el sallamıştı.
Balıkçı peri kızı kadar güzel olan denizkızına âşık olmuştu. Yüreğinde bir ateş yanıyordu sanki. Denizkızına’’ seni seviyorum aşkım’’ diye haykırdı balıkçı. Denizkızı da ‘’bende seni seviyorum aşkım’’ diye karşılık verdi.
Birbirlerinin ellerine bile tutmadan böyle uzaktan görmelerine karşı yüreklerinde bir aşk doğmuştu. Balıkçı denizkızına ‘’seninle bir ömür boyu yaşamak istiyorum’’ diye haykırıyordu. Denizkızı da’’bende seninle bir ömür boyu yaşamak istiyorum’’ diye karşılık veriyordu.
Birbirlerine o kadar bağlanmışlardı ki, denizkızı balıkçıya şu an senin yanında olmak başımı omuzlarına koyup uyumak istiyorum diyordu. Balıkçıda biran önce denizkızına kavuşmak için elinden geleni yapıyordu. Adaya yaklaşmaya çalışıyor fakat yorgun vücudu teknenin küreğini zor çekiyordu. İyice yaklaşmıştı adaya çok az bir mesafesi vardı. Bütün kuvvetini küreğe vermiş adaya bir an evvel çıkmak için çabalıyordu. Tam bu sırada gökyüzünde beliren simsiyah bulutlarla birlikte dev dalgalar eskimiş teknesini adadan uzaklaştırdı.
Üzgün bir vaziyette kulübesine gelmiş yorucu bir günün ardından halsiz kalmıştı. Yatağına uzandı. Yorgundu ama gözlerinde hiç uyku yoktu. Gece boyu denizkızını düşündü.
Balıkçı mutluydu çünkü denizkızıyla konuşmuş ona sevgisini haykırmıştı. Denizkızı da ona sevdiğini söylemişti. Balıkçı yıllarca yalnız lığını giderecek bir sevgili hayal etmişti.. Şimdi bir sevdiği vardı. Onunla bir ömür boyu mutlu olarak yaşamak için hayallere dalıp gidiyordu. Geceleri gözlerine uyku girmez olmuştu. Gözlerini kapatır kapatmaz hep o hep denizkızı vardı.
O gece sabaha kadar hiç uyumadı. Gün doğmadan Henüz yıldızlar gökyüzündeyken yatağından kalktı. Eskimiş teknesiyle tekrar açıldı
denizin karanlık sularına. Yüreğindeki ateş günden güne çoğalıyordu. Ona biran önce kavuşmak istiyordu. Güneşin ilk ışıklarıyla martılarda gökyüzünde görülmeye başlamış, balıkçının etrafında çığlıklar atarak onu takip ediyorlardı. Balıkçıda bütün gücüyle eskimiş teknesinin küreğini çekiyordu.
Adaya doğru yaklaştığında bir hayli yorulmuştu. Akşamın olmasına daha vardı. Teknenin içine kıvrıldı ve oracıkta öylece uyuya kaldı. Daha sonra birden sıçramayla kalktı güneş batmak üzeydi. Teknesini var gücüyle çekti gözü kayalıklardaydı denizkızını aradı ama yoktu… Bu sefer adaya çıkmıştı. Denizkızını gördüğü kayalığa gitti. Etrafına bakındı ama denizkızını bir türlü göremedi…
Sonra ellerini gökyüzüne doğru bir yumruk yaparak:
‘’ Seni seviyorum aşkım
Seni seviyorum aşkım
Seni seviyorum aşkım ‘’ Diyerek haykırdı gökyüzüne
Etrafta ne denizkızı vardı nede onun tacındaki inciden ışıldayan pırıltısı. Üzgün bir şekilde başını tekneye doğru çevirdi… Birden o başındaki incideki ışıltıyı fark etti. Denizkızı teknenin yanına oturmuş ona bakıyordu…
Balıkçı sevinçle koştu kollarına açtı onu kucakladı ve sımsıkı sarıldı ikisi de suskundu ağızlarından hiçbir kelime çıkmıyordu balıkçı denizkızının elini tuttu ama eli sanki boşlukta gibiydi. Denizkızı da balıkçının elini tutmasıyla sanki içinden bir bulutun akıp gittiğini fark etti. Denizkızı ne zaman bir insanın elinden tutarsa büyü bozulur ve yüreğindeki duyguları hissetmezmiş
Denizkızının büyüsü bozulmuştu. Denizkızı ve balıkçı şaşkın şaşkın birbirlerine bakarken denizkızı artık denizler ülkesine geri dönme zamanının geldiğini anlamıştı. Parmağındaki pırlanta yüzüğü ovaladı ve denizin köpükleri arasından gelen bir yunus balığının sırtına binerek denizin masmavi sularında kaybolup gitti.
Arkasından balıkçı haykırıyordu
Seni seviyorum aşkım
Seni seviyorum aşkım
Seni seviyorum aşkım
Diye tam üç kez bağırdı…
O gün bu gündür balıkçı her gün o adaya gidip kayalıklara bakıp hala yüreğindeki o denizkızını beklermiş…
Hikâye: ilhan BİÇER
30 TEMMUZ 2008
İlhan BiçerKayıt Tarihi : 1.9.2008 16:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
deniz kızı,mavimacera,hikaye,aşk,sevgi,deniz,mavi,balıkçı,güneş
Bu güzel yorumunuz için çokkk tşk...
Harika yazmışsın...
Tebrikler...
Tekrar beğeniyle okudum...
Ellerine yüreğine sağlık...
Güzel,akıcı kalemin daim olsun...
İzmir'den selamlar arkadaşıma...
Antolojim ve tam puan...
TÜM YORUMLAR (2)