Ölünesi bir yerdeyim; gurbet adında
Yıkılası bir zindan bu yer baldıran tadında
Siyah ve sert çubuklar terlemiyor belki parmaklarımın arasında
Ama yemin olsun ben onlar gibi ağır ağır çürüyorum.
Ortası kahverengi beyaz pınarlarımdan boşalan,
Deniz tadında ki yağmurlarla,
Ağır ağır tüm zamanlardakinden daha hızlı belki ama eriyorum.
İki şeyden hiç vazgeçemedim
Lanet olsun adın gibi biliyorum.
Bir o Karadeniz gibi çırpınan,
Her gece bu zindanda beni boğan
Hayallerimi ve mutluluklarımı öksüz bırakan gözlerinden
Bir de beni her geçen gün sana daha fazla yaklaştıran yalanların kadar masum sigaramdan
Vazgeçemedim
Sebebini inan bende bilmiyorum
Şimdi bu gurbet içinde denizde olmak
Ve cehennem misali can veripte her gece
Sonra sabah tekrar vücut bulmak
Dağlamak yüreği ve hesapsızca deliler gibi bir hayale ağlamak
Yasaklara ve asırlara inat çiğnemek tüm mutlu sonları
Oturup anlamsızca ve şizofren hayaller kurmak
Neden ve niçin sorusuna,
Anlıkta olsa anlamsız da olsa bir cevap bulmak
Ve yalvarmak gölgelere
Gece gündüz demeden kıvranmak
Gurbet ve Sen, sevdiğim en büyük
Hasret ve Aşk, beni alevlendiren körük
Özlem ve Şarap, yudumladığım bade
Sen ve Gurbet, kaldıramadığım en ağır yük
Her gece ve her gece olmuyor ezildim artık
Özüm feri artık sönük.
Kayıt Tarihi : 5.7.2011 15:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!