Nazlı yarim gül yollamış
Elin bahçesı bağından
Dertli bir bülbül yollamış
Elin sümbüllü dağından
Bülbül öter el dilinde
Gözlerimin içindeki bir ışıktı hasret ve bir akşam üzeri savruldu Haydarpaşa iskelesine..
Ellerimde suskun bir heyecan, yüreğimde sadece sesinin rengiyle bütünleştiğim bir sevda.
Bekleyişlerimin en güzeli ve beklemek istediğim tek gerçeğin bu kadar yakınımda olduğunu hissetmek ifadesiz bir tavırdır aslında yöresel bir tınıda…
Birden aralandı gözlerim,dinlemiyor beni artık kalbim, sen geldinnn gitti bendeki hüznün sen geldin gülmekte artık yüzüm.
Ve bir serinlik doldu avuçlarıma, sarılıp sol yanımın omzuna, kızıp içimden kör olası yokluğuna ve sadece sarılıp iki kişilik bir yalnızlığa öylece kalmak istedim hayatım boyunca… sonra ilerledi gece ve gece gitti ben kaldım gündüzün özleminde.
Yüzünde bu güne kadar görmediğim bir şefkat, gözlerinde meleklere inat bir hayat. Nasılda duruyor karşımda, öyle güçlü ve bir o kadarda kırılgan, çıt desem hani kopacak mutluluktan…
Ben bir nehir uçsuz bucaksız sen bir yılkı ama kanatsız, dudakların değer yüreğime diner içimde susuzluk, gözlerin döker yaşları yüreğime, bir yangın başlar yüreğimin ta orta yerinde..
Bugün seni anlatmak istiyorum herkese canlı bilsin cansız sussun dinlesin..
Uçurtma tutuyorsun ellerinde, bir elin ipte bir elin kaşlarının üzerinde, güneş değiyor gözlerine, gözlerin yaşlar içinde, hayatın bir uçurtma senin ellerin de bırakırsan düşecek her hangi bir telgrafın tellerine, ama her asıldığında ipine hayatın yükselecek senin istediğin yerlere…
Otur yanıma hadi, dinlensin ellerin çok yordu seni, sende durmayan kalbin.
Hayatın gerçekle yalan arasında bir yerlerde sıkışmış gibi,
İsmin varlığımın adres hanesi,
Aşkın yüreğimin beyaz sayfası,
Kimsesiz yolların dertli yolcusu,
Göze inat söze inat giderim,
Ağladığın yüze inat giderim.
Kim inanır bu aşkın tükendiğine
Sorana sevdiğim, ben ne söylerim
İnanmaz kimseler terk ettiğine
Duyana sevdiğim ben ne söylerim
Bu onun rüyası, bitti mi derim
Kalk gidelim nazlı ceylan dağlara,
Yeller eser,sular coşar gidelim.
Kanma dedim allı güllü bağlara,
Kara diken canın yakar gidelim.
Şu yamaçtan ötesine varınca,
Kuru dal durmaz yiğit ağaçta
Kırılır birgün zaman yetince
Kızıl gül açmaz zemheri ayda
Sararır birgün zaman yetince
Zamansız meyveler tadından olur
Şeytan girer bu gece atardamarımdan,
Bismişah çeker inerim ranzamdan.
Gardiyan suratlı demir kapının önünde,
Zerdali ağacı gibi çiçek açar gülüşüm,
Güler cibir inmiş yüzüyle kartpostal çocuk,
Güler namussuz yaşanan ölüm gibi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!