_14 Şubat'a ithafen_
Son ikindi şafağı poyraz vakti
Çökmüştü yaz sonu, güz matemi
Bilemedim rüya mı, hayâl mi?!..
Kırk altı pare mumdan gemi
Külden efkârımı taşıyordu.
Med-cezir, akıntı, girdap
Mürettebat çaresiz, ufuklar harap
Hüsranın en korkuncunu yaşıyordu.
Çığlıklar güverteden taşıyordu,
Tüm renklerin adıydı kırmızı...
Kuzey kutbuna sürüklenmişiz meğer
Canımıza kast etmiş izbandut aysbergler.
Unutulmuş sözler, uyutulmuş yeminler
Kaptan ne der, kader ne der?..
Dağdağa, feryat, figan, eninler
Boylamış suları umut rotası.
Pusulanın kırık ibresiyle
Bin bir parçaya bölünmüş yüreğim.
Kalmamış yol, iz,
Gurbeti sırtlanan ayaklar takatsiz.
Kuşatmış etrafımı közden cendere,
Işıksız mezarımdı buzdan pencere,
Kaplamıştı sathı ince bir sızı...
Alabora olmak üzereyken teknem,
Yardımını lütfetti Rabb'im birden:
Karanlığı süpürdü saba yeli
Eritti sevda güneşi ayazı, buzu
Gönlümde yakamozlandı Zühre yıldızı
Buldum tekrar yönümü, yörüngemi.
Kılavuzum oldu bu aşk girdabında
Bahar gözlü, yağmur saçlı deniz kızı…
Kayıt Tarihi : 14.2.2020 12:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
(2021 Aralık ayında Bizim Ece Dergisi Sahibi/ Şair Ahmet OTMAN tarafından hazırlanan Bizim Ece Şairler Antolojisi:2021'de yer almıştır.) ***** (Giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden oluşan; şiir formatında kaleme alınmış zorlu bir aşk hikâyesidir bu.) ***** (İlk yazılış zamanı: 14/02/2020, 06:55-12:52; Merkez, Yozgat) (Son tashih zamanı: 05/12/2021, 02:57; Kocasinan, Kayseri)
Yazın sonu gelmiş, güzün ayak sesleri duyulmaya başlamıştır... Güneş epeyce ilerlemiş, vakit ikindiye evrilmiştir... Uyku ile uyanıklık, gerçek ile hayâl arasındaki yakaza perdesine hayatın serencamı ve o anki ruh hâli yansımıştır...
Mumdan yapılmış kırk parça gemi külden efkârı taşımaktadır... Poyraz sert sert esmektedir... Med-cezir, akıntı, girdap arasında mürettebat çaresiz kalmıştır... Ufuklar haraptır; hüsranın en korkuncunu yaşanmakta; canhıraş çığlıklar, güverteden taşmaktadır... Kırmızı, tüm satha egemen olmuştur...
Meğer gemi kuzey kutbuna sürüklenmiştir, ızbandut aysbergler aman vermemektedir... Verilip tutulmayan sözler kan ağlamakta, yeminler yanıp tutuşmaktadır...
Kaptan çaresizce bağırıp çağırmakta, gemiyi tekrar rotasına çevirmeye çalışmaktadır fakat kader henüz son sözünü söylememiştir...
Dağdağa, feryat, figan, eninler arasında umut rotası dipsiz sulara düşmüş; pusula kaybolmuş; yol, iz bulmak iyice güçleşmiştir... Gurbeti sırtlanan ayakların dermanı kesilmiştir... Cendere, ejderha gibi ağzını açmış, gemiyi yutmak üzeredir... Buzdan pencereler, çığlıkların mezarı olmuştur... Sathı ince bir sızı kaplamıştır...
Tam tekne alabora olmak üzereyken Allah birden sisleri dağıtır... Müşfik kış güneşi ayazı, buzu eritir... Zühre yıldızı göklerden göz kırpar... Bahar gözlü, yağmur saçlı deniz kızının kılavuzluğu ile bu aşk girdabından sahil-i selamete çıkılır... Film geç de olsa mutlu sonla biter... Nihayet dileği gerçekleşen âşık, "mutlu" olur...
TÜM YORUMLAR (1)