Demek geldin… Bugün geleceğin belliydi, kuşlar küskün duruyordu, yağmur düşmeden kuruyordu. Gittim, gezdim biraz, orman içinde elimde meşe agacından çatallı bir değnek, kalbimde gelişine kurulmuş bir saat vardı… Hava sıcaktı, gölgeler ırak. Ürkek adımlı bir tavşanın gözlerinden evren bana bakıyordu, evrenin çarkları düzenli akıyordu…
Seni en çok sonbaharda aramıştım. Bazen bir yaprağın son nefesinde, kırlangıç sürülerinin uzak ülke seferlerinde, bulutların dağların bağrından kopup gelen sel halinde, bağbozumlarında, köy evlerinin terkedilmiş sessizliğinde seni bekledim. Insan bu, bekleyişe doymaz ki vuslat olmayagörsün, turabım.
Vaktin gölgesinde doğrulunca şehir, uzağa giden her otobüste ben yolcu olurdum ve her durakta bir parçamın kalmışlığıdır sehirlerin benim olması; sen, her yerde beklediğim, herşeyimle beklediğim. Bir adanmışlığın adıydı bekleyişim, nice yollara niyetlenmişken dönüşüm, en körpe güzellerin çağrısından kaçışım, durmuşlugum, bir ayin havasında bekleyişim, senin gelme ihtimalindi.
“Gönülde bir gâmım vardır ki pinhân eylemek olmaz...”
Fuzuli
Beni tanırsan bir, bakışlarıma girersen
Soyunmuş ruhum, gökte ellerim kalır
Hâyallerimi yoklayıp da bir süzsen
Gündür, tamamlansın insan
Umarsız kahkahalar yüzerken geçit vermez sokaklarda
Bir sesten bin hayat devşirilir.
Beklenene kulak verilsin
Gecedir yakınlaşan, sancılar
uyanmadadır
Ateşten kulelerde yedi han esir
Ateşten setler sular önünde
Gürbüz şahlanmaları durultan kavganın göbeğinde
Yetim hırçınlıkları bilemek nedir ki
Zincir seslerini bastıran
Kılıç sesleriyle kuşanmış
Beri gel nazenin gönüllü
Ellerin sıcak mı senin ?
Çağların berisi endamınla gözlerde adım adım
Bu senin gelişin Leyli gelişi,
Ben kaybettim kendimi uzaklardan sor
“Hakkı bulduk deyu sevinmesin eshab-u kâl
Cuylar kim erdiler deryaya hâmuş oldular “
Hayâlî
Susasam, çok susasam.
Bir hayat alsam, parçalasam parçalasam,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!