-Elhamra ve onun her bir cüzü, ait oldukları yitik okyanustan yankılar barındırır-
I. muhkem kapılar önünde
kayıp zaman dehlizlerinde
yosun bağlamış hikâyeler
örümcek ağları, yarasalar
gözlerine mil çekilmiş kuleler…
karanlığın kuşattığı meçhul denizlerden
zihnin kıyılarına vurup duran
isimler, mekânlar, efsaneler…
zamkını yitirmiş bu tabloda her şey
zaman iskeletleri, düş cesetleri
anadillerinde susup
meçhul bir lisanda çırpınan
kemerler, sütunlar, revaklar…
hüznü soy bir eylül gibi
gönlümüze çektiğimiz bu deniz kabuğunda
yegane hakikat sükût…
endülüs yelkenlileri
gözlerini alıp açık denizlerden
gömmüş iç havuzlara
ne vakit kristal kozasına
dokunmaya kalksak ellerimizle
çözülür hayallerimizi düğümlediğimiz tılsım
yıldızlar.. düşer dehrin karadeliklerine
mumlarla ışımaz kalemlerimiz
bakışlarımız ne vakit yankı bulur
hangi taşta som bir düş yeşertir kalbimizin ışığı
döner mi son kez masalına
asırlardır rüyasına tutsak prenses
II. eşikte/ufku karartan içses
sen ey avuç içi kanallarından
alın sularına süzülen seyyah
bakir patikalarda iz süren remmal!
beyhûde çalma kapıları
bir sükût mahzeni burası
yok bu fıskiyelerde
asırlardır derunî bir seda
aldanma yeşil olduğuna
muhkem seralardadır generalife
rayiha vermez dışarı
hanımelleri, defneler, portakal çiçekleri…
derinde uyur ömrünü eriten simya
kan/ma, yüzeyde yakamozlanan maskelerdir
kendine tutulduğu günden beri
yüzünü havuzlardan devşirir elhamra
boşuna.. âşina bir iz arama
gün battı ebedî, soldu renkler
düş bile düştür artık burada
sular karardıysa geceleyin
kim emanet eder ruhunu
sırrı ayân aynalara
III. eşikte/ufku aydınlatan içses
mevsim döner, gün batar elbet…
lakin hangi diyar ebedî karanlıktır
zindana bile bahar rüyaları eker ümit
kilitler kırılır, açılır kapılar bir bir
yeşeren düşe hangi gardiyan pranga vurabilir
doğru; sathî bir desen granada’da “zil, şal ve gül”
silik karikatür şevk akşamlarının “âşüfte” kızı
şair! kulak ver, derinlerde gizli ağıt:
yarılan nar, kanayan granada,
parlayan kılıçlar, alev alev bir gurup ve elhamra
-mağlubiyette zafer takı; alnında hâlelenen karayazı-
hazan akşamlarında endülüs tam yüz bin defa kırmızı
nazarını çek satıhtan, deruna çevir
üfle iç haritanda zamanın tozlarını
gönlünün ışığıyla tutuşsun yeniden renkler
ruhunu uçurtmalar gibi salıver
nağmelerle donanmış ebrulî kubbeye
yankılardan, hülyalardan ve suskun hatıralardan
yekpare bir iklim sunar sana
tarrega, rodrigo ve albeniz
IV. eşikte/şerareler
kesif sis yırtılır, gözleri yıka’r renk cümbüşü
hayal perdelerinde ışık ve gölgenin cengi
içdenizde medcezir manzaraları
dile gelir, duvarları matemiyle sırlamış
fıskiyelerde asırlardır inleyen su
yaslı havuzlarda şaşalı devirlerin telvesi…
V. tedailer: recuerdos de la alhambra/francisco tarrega
bir sabah meltemi gibi
gül yapraklarındaki şebnem gibi
mağrip’ten endülüs’e
aşktan kanatlarla geçtiler
gemilerle ateşe verdiler
zihinlerdeki sınırları…
arkalarında çöl talihli analar bırakarak
güzel kalpli güzel insanlar
yalnız lâle ve gülle değil
ruhlarının ahengiyle donattılar endülüs semalarını
bahçelerinde ayırt etmediler
mersinle yasemeni, çınarla çalıyı
bahar, yaz.. derken hazan
yüzünü meçhûle düşürdü güneş
derinde yapraklar soldu, uzadı gölgeler
uzamadı günler, güz yangını son…
kim derdi, granada yeknesak bir veda şarkısı
elhamra’ya veda zorludur kim…
o gün bugün, iki an arasında karardı sular
öykülerden geriye eşyaya nakşolan g/iz kaldı
bilinmez şimdi, eski takvimlerde forsa baharlar
VI. tedailer: asturias/ısaac albeniz
granada bahçelerinde narçiçekleri
granada: nar
granada semalarında ışıyan benî ahmer
bu ‘al’lığa taç olsun diye elhamra
mağribî yiğitler harcını kanlarıyla karmışlar
gün döndü, payitaht düştü, kin çıktı kerevete
samyeli vurdu, nar bahçelerini kavurdu nâr
sabika duman, hatıralar har…
sierra nevada’da âh’a boyandı bulutlar
zamanın pençesinde sabırla sınanır şimdi revaklar
yitik takvimin isli yaprakları; aslanlı avlu
ışık gölge oyunları, ketum ulaklar…
bilmem kaç asırdır elhamra
ziya değil, zindandır umutlara
hangi toprak vatan olur
göğünden sürgün edilmiş bulutlara
VII. tedailer: concierto de aranjuez/joaquin rodrigo
ey sierra nevada eteklerinde
yitik ruhunu arayan güvercin
hangi metruk rüyanın mahmurudur
yedi kat semayı gözlerine hapseden
komares kulesi, mukarnas düşler, sedir tavanlar
berberî kuğuların son şarkısı
gravürler, çiniler, yaldızlı kubbeler…
ey hicranını gönlüne gömüp
ikbalini gönderden indiren yitik seyyare
nasıl bir sarmaldır bu:
gemi dumanlarında nakış nakış fetih
muhkem saraylarda oymak oymak bozgun…
neden sessiz lügatler büyütür
bu bahçeler, bu fıskiyeler, bu havuzlar
hangi susuz nehrin kıyısında
usaresi çekilmiş bir kadittir artık
hayat çarkları: nâûreler
hangi kitabenin buğulu gölgesinde inzivaya çekilmiştir
nakışlar, muvaşşahlar, sülüs mağribî hatlar
hangi uzletin ücra köşesinde can çekişir
hatib’den zemrek’e hikmetler güldestesi
hangi menhus ateşe katık edildi
hakikat ışığına pervane kitaplar…
hangi engizisyonun vahşi mengenesinde
müebbet mahkûm ‘adalet kapısı’
hangi meşum el söktü burçlarından
saçlarının vahdet örgüsü hilâli
hangi sırrın âşikâr anahtarıdır
-“lâ gâlibe illallah”-
sinende hâlâ dalgalanıp duran
Yağmur Dergisi, Ocak-Şubat 2014 (70. Sayı)
Ali Osman DönmezKayıt Tarihi : 13.2.2014 11:10:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Umraniye Belediyesi Geleleneksel Şiir Yarışması -2013- 3.'lük.
![Ali Osman Dönmez](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/02/13/deniz-kabugunda-okyanus-dusleri.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)