Deniz'in Mavi Boynu Şiiri - Yelda Karataş

Yelda Karataş
22

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Deniz'in Mavi Boynu

DENİZ'İN MAVİ BOYNU, Deniz Gezmiş ve arkadaşları için yazılmıştı.
Ne gariptir ki Haziran'da bir başka Deniz yürekli bir devrimciyi yitirdik.
Onu asmadılar, ama 'asmalayım da besleyelim mi' zihniyetindeki bu sistemin açık kurbanı oldu sevgili KAZIM KOYUNCU.
Gizli bir cinayetin kurbanı olduğunu düşünüyorum: Umursamazlık ve ihmalkarlık. Sevgili Harun Karadeniz'e, hala içimin yandığı canım Ruhi Su'ya pasaport vermeyen bu sistem, Karadenizde'ki binlerce insanımızı sorumsuzca ölümün kucağına atmaya devam ediyor.

KAZIM KOYUNCU, aynı merdiven basamaklarını tırmandı. Kanseri dirençle karşılayan 'ha konser, ha kanser' diyen o gencecik kalbin, karşısında saygı duymamak olanaksız.
Arkadaşlığını, çok kısa bir süre de olsa, kesik kesik yaşayabildiğim
O KAHRAMAN çocuğa bu öyküyü armağan etmek istiyorum. Özgür pencere ve kendi adıma.
Öykümün bir değeri yoktur: Ama O'nun ve onların yaşamı çok değerliydi, çok değerlidir.

Kırk bir basamaklı merdivenden iner gibi terleyen
Turgut Uyar
Terleyen’e
Divan

DENİZ'İN MAVİ BOYNU

Sevgili Kazım Koyuncu'nun anısına
-özgür penceredeki bütün arkadaşlarımla birlikte-

Bir basamak:
Önümde ne var hep bildim. Arkamı kollamayı bilemedim. Güneş esirgemezliği bu. Ayırmaksızın sevmenin bedeli. Toprak, yeşilin boy attığı yer değil ki sadece.
İnsanım ben baba, topraktan türkü yükselir bildim. Avucunda parçalanan tane, yalın bir geleceğin özlemi. Böyle bildim. Sorgu sual toprağa değil, toprağa ihanet edene.
Bilemediler baba. Yaşamak daha mı kolaydı sence?

İkinci basamak:
Burada durmalıyım.uzun bir soluk ama.ne kadar uzun. Zamanın göreceliğini zamanı kullanırken anlıyor insan. Ölüm yaklaşınca yaşamın değeri artıyor derlerdi inanmazdım.her ölüm erken ölüm diyor bazıları. Bazı ölümler genç ölüm bunu niye sormadılar baba.
Güneşi içerken karınca topraktan.gümüşi kanadını açarken bir deli kuş.kendini anlatamamanın ağır kederi erken inen karanlık gibi ranzaya.hayatın bir yolculuk anlıyorsun.
Gözlerimden başka sığınacak yer kalmamıştı.
Kırmızı bir bayrağın onurunu bizden başka taşıyan kalmamıştı.
Zorla mı sıkıştırdılar elimize. Asla. Biz de kaldırmazsak onu yerden toprak onursuz kalır ve yarın olmazdı. Gecenin penceresi hep açık kalırdı.
Beni esirgemek ölümden değil, hayattan olmalıydı değil mi baba?

Bir başka basamak:
Terliyorum, sadece terliyorum, güneş daha yaklaşıyor.
Basamaklar bitmese: Kısa yaşadığım için bana kızma.çok uzun sürecek bir onurdu yaşamı dersin.
Bitmeyen masal gibi. Beni görememenin acısı gönlüne bıçak gibi saplandığında.
Bazı ayrılıklar vuslattır baba.ben kavuşma diyordum. Kızma. Sırasız terk-i diyarlara yürüdüğüm için ömründen. Sevmediklerimi de esirgemeyi neden öğrettin.

...daha:
Baba yüreğim kanıyor bak, bunu ben istemedim. Onlar istedi. Onlar istedi diye de yapmadım. Ben istediklerimi yaptım, çünkü böyle gördüm senden.
Bir fotoğraf kalacak elinde biliyorum. Ne anlatır, hüzünden başka, artık nefes almayan birinin fotoğrafı. An, ne kadar saklı kalır bir yürekte. Son seveni de bakmaz olunca mı ölür fotoğraflar?
Ölüm haklı çıkarmaz biliyorsun.
Ölümsüzlük çok daha zor baba. Bunu öğretmedin.

Bir basamak daha:
Okuduğum bütün şiirler geçiyor şimdi aklımdan. Ölüme yaklaşınca hayatın geçer film şeridi gibi diyenlere bunu söylemek isterdim. Kendi yüzüm bu şiirlerin içinde geziniyor. En sevdiğim şarkıyı söylüyorum içimden. Birileri şimdi kahvaltı yapıyor diye düşünüyorum aile sofrasında. çocuğu bıçağı kirletti diye bir anne yüzünü ekşitiyor. bir kadın eteğini kaldırıyor bir başka şehvetli güneşin altında. Antartika’ da, Afrika’ da neler oluyor. Hindistan’ da daha kaç kadın ölecek sistem yaşasın diye. Ya bu topraklarda. Kaç türkü daha söylenecek zulüm adına. Türküler zulmün önünü kesmiyor, sadece anlatıyor baba...

Son basamak:
Var mı sahi son basamak. Asıl, bu basamaklardan inerken düşünüyorum kendimi ter içinde. Çıkarken döktüğüm terden daha çok ter içinde. Ellerimde değil terin yumuşak taneleri. gönlümde tek tek.dökülüyor. Yağmur sesi gibi geliyor kulağıma kendi terimin sesi. Sanki kırmızı kan ter taneleri. Yüzümü silmeliyim ama utanıyorum. Ölümün emeği terimden utanıyorum. Yukarıda bekliyor terimi silecek olan. Ebedi gençliğimi. Göz gözeyiz onunla.
Utançla bakışıyoruz. Ben ölümümü armağan ettiğim için ona, daha çok utanıyorum. Bunu fark ettiğini hissediyorum. Ömrümün son saniyeleri de bir utanç yarışı işte.
Halkım benden hep utanacak mı baba. Haksızlığa sesini çıkaramayan bir insan korosu Türkçe bir Requem söyleyecek mi bir gün papatyalara karşı. Ter içinde.
Kaçıncı ölümün kurban görüntüsüyüm acaba. Kendinden şüphe etmeyen kalbimin duruşu kendinden şüphe ettirecek mi sokaktaki birini. Yarın bir çocuğu. Kirpiğimdeki tek ter tanesi yanıtlıyor: Evet!
Umudum, korkumu öldürüyor. Kendimi hep yaşayacak hissettiriyor bana.ölümsüzlüğün bir başka sırrı olmalı giden için de kalan kadar. Bunu bütün bedenimde hissediyorum. Bedenim baştan sona hayat.nefesi dursa da hayat.

Hayata inanmayı ölürken de bilmenin huzuru şimdi ikimizin de gözlerinde. onun yanına gidiyorum.

Duruş: Deniz'in mavi boynuna geçirirken yuvarlak ipi: Elleri titriyor hayatın.

6 Mayıs - 25 Haziran 2005

Yelda Karataş
Kayıt Tarihi : 4.7.2005 23:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Muhsine Arda
    Muhsine Arda

    Yelda`cim' Ayse Mutlu ve ben notunu alir almaz cok sevindik. Zaten toplantimizdan yeni donmustuk. Siirini okuyunca cok duygulandik. Arkadasimiz olman gururumuzu bin kat artirdi. Iyi ki varsin. Muhsine Arda

    Cevap Yaz
  • Arzu Altınçiçek Gürer
    Arzu Altınçiçek Gürer

    15 gün önce
    Cuma akşamıydı
    Masada
    Sen ben ve O
    Bir kırmızı
    İki beyaz kadehte
    Şarkılardı bize eşlik eden
    ve o gündü Kazım'ı anışımız.
    sona geldi demiştin...
    ertesi gündü ölümü.
    Ne tuhaf değil mi!
    :( üzgünüm
    depremlerde şu an uykum...

    radyoda da birşarkı çalıyor, yorgun !
    Beni , beni unutma
    Beni, beni unutma...

    UNUTULMAYACAK isim adına teşekkürler.

    sevgiler candaşımmm..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Yelda Karataş