Susmak ten’den ve sen’den ölü hikâyelerini toplamaktı ve ne zaman nerde sussan, ben orda biz mezar kazıyordum ceset sayıp bedenimi, gömüyordum kendimi bedeninin toprağına…
Bakışların yaşam kıyısında tarihsiz…
Zaaf adı altında ezilen gözlerim ve sensizlikten gayri yere bırakamadığım kendimle, ağzıma geleni saydım sana…
Adından başka bildiğim yokmuş…
Bir an var ki, yokluğuna teselli ikramiyelerinde, birileri anlar ki az süsü verilmiş bir çokluğun yokluktan ve gırtlağına kadar tokluğundan…
Damıtıldığında ve tortusunda saçlarının bana hep kalan rüzgârlar…
-‘kalın giy üzerini’ diyen bir kadın sesinin inceliğinde soğuk…
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman