Mutluluk bazen,
Dalgalar kulaç atarken paçalarına,
Farkında olmadan sevgili ile,
Sırılsıklam olmaktır yağmurun koynunda.
Ve sel olup akmaktır, kalbin derinliklerine.
Seni doğunun koynuna bıraktım.
Yeşilini, mavini ve kızılını
gömerek yüreğime.
Seni değiştirdim
Şehirin çıplak
Ve ihanet dolu sokaklarıyla.
Hep fakiri yaşamayı öğrendim,
Fakirlik parasızlıktır dendiğinden beri.
Ben bu beni kabullenmeyi öğrendim,
Akıp giden bu hayatın içinde.
Kah çocukluktu, okul yıllarıydı,
Sarı lambalı sokakların,
Tenha, donuk gecelerindeyim.
Gecede titreyen ellerimin,
Usulcana giden adımlarımın,
Ve fırtınalı kar tanelerinin,
Damlalar düşüyor,
Toprak damın alnına,
Bahar yapraklarının sarısına,
Biçilmiş buğday tanelerine.
Düşüyor damlalar,
Sevgilinin terkedilmişine,
önce birer merhaba aldım sizden
samimi ve sıcak
sonra içten tebessümler aldım
dostluk tadında
derken; türküler söyledik sazlarımızla
Hani bir türküsü vardı,
yüreğimdeki ozanın.
''saçlarına yıldız düşmüş''
derdi ozanım.
İşte o türküde,
hasret çeken de,
Bilir misin can çiçeğim,
''Ağla' diyor bana bir türkü.
Bilir misin ağlamanın,
yalnızlıklar koynunda
ne demek olduğunu.
Bir gün olur da gurbete gidersem,
kendime mi yanam, sana mı anam.
Buranın hasreti tüterse burnumdan,
benim için öp dağları alnından.
Bana yol gözüktü ıraklar ardına.
Gün batıyordu kızıla
dünya yeni bir karanlığa
gömülüyordu yavaş, yavaş.
ben uzanmış çimlere
sürükleniyordum yalnızlığa.
yıldızlar titrek, titrek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!