Burnuma geldi maskemin kokusu
Yanıma oturdu, burnumun ucundan geçerek.
Biraz vardı o hep,
Kardeşi gitti kendi kaldı.
Sıra ona da gelecek
Ama önce kokusu,
İki nesil iki ucu,
Peş peşe tahterevalli.
Denge yok düzen yok.
Anlayış yok huzur yok.
Çağların arasında sıkışık,
Suratım sıcak
ama sırtım üşüyor,
ensem titriyor.
Öyle bir açıyla vuruyor ki güneş,
Havada uçuşan tozları,
Biraz önümde birbirleriyle dans eden renkleri belli belirsiz birkaç ufak sineği görebiliyorum.
Gündüzler benim değil
ve gündüzler ben değilim.
Gidişler hep muğlak ama
Dönüşler süzülerek hep,
İstenmeyen yere,
Yol olduğu için süzülmek.
Ayrıldım burdan
Dönmem ardıma.
Etrafımda
Kimler var bilmem.
Biten otları sayarım
Aksak,
Çarık çürük gideniz.
Tek yanımız sakat.
Yarısını ararız.
Elmaların en güzelini...
Belki o da çürük,
Kulaklarımız kendimize mikrofon,
Yayınlayan bize sırları.
Kulaklarımıza konuş, bağır.
Dertten sağır olmak,
Ortaklığımdan öte değil.
İnsan yanlış zamanda toprak
Hep bir saate denk gelir,
Hiçbir yere gitmez.
Kımıldamaz bütün kuvvetim karşısında.
Beni de kımıldatmaz.
Kımıldamamamı sağlar ve dururum.
İsteklerim yok olur birden.
Karıncayım bir zemin üstümde çimen
Koparılır atılır her şey
Üstümde eller
Yürürüm ten üzerinde uçsuz bucaksız
Sonsuz ülkelerde gezinirim üstüm yeşil
Altım kan, içi uçsuz bucaksız.
Güzel gözlerim vardı.
Her ışığın değerine değen...
Perdesiz bir evden atlayıp,
İntihar edebilecek cesurlukta.
Güneşe karşı koyan,
Yorulmamış, körelmemiş.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!