Ağustosun sessizliği bizleri saran,
Bilenmiş bir öfkeye kurban giden
Birkaç masum yalan.
Gece yarısına gelince kaparım kapımı penceremi
Kuş ötse vurulurum valla yatağımda
Soğuk eserse yanarız biliyoruz
Hem ağlarım ben zaten
Biraz da dertlenirim
Bilirsin.
Pencereden akar ışık
Ve soğurur düşüncelerimi
Soğuk derelerden ve akarsulardan.
Halimizi gören yokken
Artık her şeyin tadı soğuk
Ve hülya denebilecek kadar uzak
Işıklı sokakların aydınlattığı bir enkaz,
Engebeli yolların gizinde bir tütün;
Bitmek bilmeyen bir sevdanin dilinde,
Sarılmanın ardı artık hayal meyal hüzün.
Akılsız bir adamın
Ağustos’un sesi yankılanıyor…
Geçti silinen öyküler yanımızdan
Üflendi bir dua kulağımızdan
La İlahe İllalah.
Senin sesin uçmuş gelir
Soğuk sisler asılı duvarlarda
Siren sesleri gibi geçiyordu aydınlık
Ve tütünün sıcaklığı biraz uzakta dinleniyordu
Dağ taş üstünden bir ses gelir bir de selam
Birbirinden ayrı iki hikayede yüreklerin yangını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!