On yıl önce geldiği bu güney kasabasında kalmış.
Seyrelmiş sarı saçları ve bakımsız sakalıyla
Vahşi Batı’nın kötü adamlarını andırıyor Alman seyis.
İlk deneyimim olduğunu söyleyince,
‘en uysal atım’ dediği bir kır atı hazırlattırıyor,
hiç ata binmemiş olduğuma nedense
bir türlü inanamayan esmer, zayıf Türk seyise.
Yularından tutup gezdirirken altımdaki atı,
taktikler veriyor oldukça düzgün bir Türkçeyle.
Ağzındaki Samsun sigarasına kilitlenmiş gözlerim
bilinçaltıma bir sürü soru yollarken;
esneklik, diyor, rahat bir duruş ve denge.
Sen, elinde fotoğraf makinesi,
korkulukların ardından izliyorsun beni;
daralan ve her yolculuğun aslında içe yöneldiğini yineleyen
çemberler halinde sürekli dönerken ben manejde
ve tam bir teslimiyet içinde kollarım iki yanımda sallanırken.
Yineliyorum içimden: esneklik, rahat bir duruş ve denge.
Yuları tutuşturuyor bu kez Alman elime:
Sağa gitmek için sağa çekeceksin,
sola gitmek için sola, ama şunu hiç unutma;
at seni değil sen atı yöneteceksin, diyor;
lâstik botlarının ucunda geriye doğru sekerken bilge sesiyle.
Çeviriyorum içimden kendi dilime: Hayat seni değil sen hayatı...
Alman seyis görüş alanımın dışında şimdi.
Gözlerimde gözlerin, teslimiyetimin tek seçimi.
Gizli bir anlaşmayla işlerken gözlerimizi birleştiren saat,
uzakların düşüncesini gezdiriyor içimdeki huysuz at.
Kayıt Tarihi : 4.2.2007 12:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!