Tanrı bu dengeyi boşa mı kurdu?
Kalkmış dümdüz yolda yuvarlanırsın.
Nice şey boşlukta asılı durdu,
Neden söz ederken hıyarlanırsın?
Çocuklar bilgili ana-babadan,
Yol-mol bulamazsın sen rüyalardan,
Dana hiç dinler mi kaval çobandan?
Niçin boşu boşuna davarlanırsın?
Terzi biliyor mu biçkiyle dikiş?
Pek bilgin sandığın bir küçük ibiş,
Düşünmek kişiye en yarayan iş,
Neden düşüncesiz efkarlanırsın?
Gördüğün çok cevher bil ki sahtedir,
En gerçek mücevher en derindedir,
Belki bir çöplükte, viranededir,
El at harabata, yararlanırsın.
Kişi dolu ise başı öndedir,
Zira, okyanuslar tam önündedir,
O hergün, her saat başka gündedir,
Aldanıp değersiz insan sanırsın.
Başı dik olanı koyuver gitsin,
Boş gurur peşinde koşsun, seğirtsin,
Varıp yücelere fermanlar etsin,
Otu ilk bakışta hemen tanırsın.
Bilenin yanında edepli otur,
Meclise girmenin gereği budur,
Cahilin indinde arama hatır;
Bulman imkansızdır, çok zorlanırsın.
İlim için şarttır kendini yormak,
Nazik bedenini darlara koymak,
Dikenli yolarda koşup yorulmak,
Bir-iki harf için hırpalanırsın.
Dünyaya aş için gelinmemiştir,
Aş-ekmek düşünmek çok yanlış iştir,
Mideyle yaşamak çoktan geçmiştir,
Yemeğe bağlanma, zararlanırsın.
Uyursan görmeğe zamanın kalmaz,
Ot gibi yaşarsan değerin olmaz,
Uyku düşkünleri insan sayılmaz,
Rahata uzak dur; kararlanırsın.
Fırsatın olursa bilene yanaş,
Günlük sorunların üzerinden aş,
Özü bulabilmek en güzel uğraş;
Buldukça tadlanır ve ballanırsın.
Hohla soğuk kara; eritiyor, bak,
Üfle sıcak çaya; o soğuyacak,
Her iki hüner de ağzında mutlak,
Sezdikçe her zaman gururlanırsın.
Değdir bir iğneyi şu bedenine,
Nerene batırsan kan çıkar yine,
Bu eşşiz sulama ne sırdır böyle?
Anlatsam bu sırra zor dayanırsın.
Nasıl bir sağlamdır sinek kanadı,
Elverir gezmeye bir kainatı,
Çok derinden tanı böceği, atı,
Sırları çözdükçe sevdalanırsın.
Değdikçe utanan ne çiçekler var,
Herbir yaprağında ne sırlar saklar,
Cahiller bu sırra bakmaz, savsaklar,
Uyuma, gören var; savsaklanırsın.
Bir kara karınca, kapkara gece,
Sinmiş karataşa hayli gizlice,
Her zorluğa rağmen onu görünce
Sen O 'nun önünde zor saklanırsın.
Gön kadar kalındır insan derisi,
Fakat saplanıyor arı iğnesi,
Çok boştur insanın kibirlenmesi,
Kibir alıp satma; pazarlanırsın.
İçinde bin evren var bedeninin,
Cahilden çok azdır farkı delinin,
Bir varsan tadına gerçek alimin
Önünde yer öper, uşaklanırsın.
Bilmediğin sözde hiç ağız açma;
Sadece üstüne güldürür saçma,
Görmekten, duymaktan, bilmekten kaçma;
Sonra bağışlanmaz, azarlanırsın.
Övene inanma yoksa hünerin,
Hiç ayak uzatma açıksa elin,
Tahtına özenme koca devlerin;
Daha basamaktan yuvarlanırsın.
Yaşamak ne gülle, ne bülbülledir,
Ne kalple, mideyle, ne gönülledir,
Yaşamak sadece bir beyinledir,
Beynin çalışmazsa battallanırsın.
(Hikmet BARLIOĞLU (1933-2003) 'nun
MÜHÜRLÜ KİLİT isimli Felsefi Şiirler 'inden > 26-30/412)
Kayıt Tarihi : 29.5.2004 22:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmet Barlıoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/05/29/denge-12.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!