İnsan doğduğu yeri nasıl da seviyor… İlk doğup büyüdüğü yeri nasıl da seviyor, nasıl da arıyor. Bir ceylanın anasını arar gibi, kuzular gibi arıyor….
Emziriyor sanki şehir insanı. Arayıp duruyor gözleri, ilk baktığı ufku, ilk gözlerini açtığı yeri. Usul usul yanına sokulup doyasıya, ana gibi koklamak geliyor insanın içinden.
Başını göğsüne dayayıp doya doya içine çekmek, dağlarından ovalarına halı gibi serilmek, yamaçlarından boşalan yağmuru bardağından içmek, karanlığında kaybolup, karıncalanan gözlerine gizlenen dalgaları burnunu çekerek gizlemek, toprağında yok olup gelincik açmak istiyor.
Açtığı dalda rüzgar olup esmek, kokusunu almak istiyor şehrin…
Taşı özler mi insan? Özlüyor işte. Meydanları, sokakları, ağaçları, yamaçları, duvarları… Hergün kaldırımlarına yorgunluğumuzu bıraktığımız banklarını. Sırlarını paylaştığımız çamur sıçratan kaldırımlarını. Yürümekten düşekalacağımız mecburiyet caddelerini. İlk gençlik heyecanlarını, canı cananı hiçe saydığı dostlarını, dostluklarını, umutlarını, sevdiklerini, hayallerini, eskilerini yani kaybettiklerini…Arar durur.
Memleket hasreti düşmüştür bir kere yüreğe, önüne geçmek ne mümkün. Gurbette insanın duası bile daha makbul, daha içten, daha samimi. Yani Peygamber sünnetidir duyduğumuz bu özlem. Memleket hasretinden yorgun düşmektir, hasta olmaktır belki de. Ovalar ortasında, yeşillikler arasında dağları özlemektir, sevmek için. Medine’yi Mekke gibi sevebilme gayretidir yokluğunda. Açtığı dalda rüzgar olup esmeden göçmemektir bu dünyadan asla. Son bir kez dahi olsa, karada kalan martı gibi denize ulaşıp da teslim olmaktır sonra…
Ya da asıl yitiğe özlemdir duyduğumuz. Memleket de dahi iken, dahi duyduğumuz bu özlemdir belki de. Sılada olmasak bile, yakar durur alevi, bazen ısıtır güneşi, bazen kaskatı kestirir yüreği. Gene de besler her nefesi, her nefesimizi...
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta