*Denemeler-1 Hasreti kendisinden hayali ...

Karani Arda
89

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

*Denemeler-1 Hasreti kendisinden hayali özleminden güzel şehir

İnsan doğduğu yeri nasıl da seviyor… İlk doğup büyüdüğü yeri nasıl da seviyor, nasıl da arıyor. Bir ceylanın anasını arar gibi, kuzular gibi arıyor….
Emziriyor sanki şehir insanı. Arayıp duruyor gözleri, ilk baktığı ufku, ilk gözlerini açtığı yeri. Usul usul yanına sokulup doyasıya, ana gibi koklamak geliyor insanın içinden.
Başını göğsüne dayayıp doya doya içine çekmek, dağlarından ovalarına halı gibi serilmek, yamaçlarından boşalan yağmuru bardağından içmek, karanlığında kaybolup, karıncalanan gözlerine gizlenen dalgaları burnunu çekerek gizlemek, toprağında yok olup gelincik açmak istiyor.
Açtığı dalda rüzgar olup esmek, kokusunu almak istiyor şehrin…
Taşı özler mi insan? Özlüyor işte. Meydanları, sokakları, ağaçları, yamaçları, duvarları… Hergün kaldırımlarına yorgunluğumuzu bıraktığımız banklarını. Sırlarını paylaştığımız çamur sıçratan kaldırımlarını. Yürümekten düşekalacağımız mecburiyet caddelerini. İlk gençlik heyecanlarını, canı cananı hiçe saydığı dostlarını, dostluklarını, umutlarını, sevdiklerini, hayallerini, eskilerini yani kaybettiklerini…Arar durur.
Memleket hasreti düşmüştür bir kere yüreğe, önüne geçmek ne mümkün. Gurbette insanın duası bile daha makbul, daha içten, daha samimi. Yani Peygamber sünnetidir duyduğumuz bu özlem. Memleket hasretinden yorgun düşmektir, hasta olmaktır belki de. Ovalar ortasında, yeşillikler arasında dağları özlemektir, sevmek için. Medine’yi Mekke gibi sevebilme gayretidir yokluğunda. Açtığı dalda rüzgar olup esmeden göçmemektir bu dünyadan asla. Son bir kez dahi olsa, karada kalan martı gibi denize ulaşıp da teslim olmaktır sonra…
Ya da asıl yitiğe özlemdir duyduğumuz. Memleket de dahi iken, dahi duyduğumuz bu özlemdir belki de. Sılada olmasak bile, yakar durur alevi, bazen ısıtır güneşi, bazen kaskatı kestirir yüreği. Gene de besler her nefesi, her nefesimizi...
İlk duyduğumuz sese midir ya da ilk gördüğümüze midir bu heves? O kadar derin iz bırakmıştır ki asıl vatana olan bu özlem, insanı götür beni gittiğin yere, diye kavurur…
Sanırım gurbette bu daha derin hatırlanır, bu daha derin yaşanır. Gün yüzüne çıkar duygularımız, hatırlayamadıklarımız. Ruhun ilk esir kaldığı, bedenin ilk gördüğü ilkler hatırlanabilir ancak. Bu yüzden ilk gördüklerimiz o ruha en yakın anlardır aslında. Esarete mahkum olduğumuz ilkleri, asıl vatan sanarak onlara müptela olmuşuzdur çaresiz. O koku henüz uçmamıştır çünkü, anadadır, o ses unutulmamıştır henüz. Dostdadır o kalp yıpranmamıştır çünkü. Aşktadır, o sevda uçmamıştır henüz. Yardadır, uzaklaştıkça asıl yitiğe duyulan sevda unutulur ve ilklerde aranır o sevda… Oysa yitiktir hep aranılan aslında…
Ey yaraları iyileşmez, sevdaları unutulmaz şehir, seni bir daha görmek istemem, dostlarından usanıp sesini duymak istemem, kokunu almak istemem, yalancı yar olduğunu bilerek seni sevmek istemem, sevemem; desek de o şehirden kovulup atılsak da gene özlemektir, gene vuslat için yanmadır, gene asıl yitiğe uzanmadır. Ora…. Hasreti kendisinden güzeldir belki hayali özleminden. Şehir dalgalanır göklerde bir mehtap olur doğar gecemize. Uykumuzu bölerek bize binbir gece masallarından hikayeler taşır bir hece bir bilmece ve hep hatırlanır ve hep hatırlatır…

Karani Arda
Kayıt Tarihi : 30.12.2010 00:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Karani Arda