Genç ve güzel bir kızdı.Yağmurda ıslanmayı,gökyüzündeki yıldızlara bakıp onlarla konuşmayı,gezmeyi ve eğlenmeyi çok severdi...Hayat ise bunlardan ibaret değildi ve farkındaydı...mücadelesi,idealleri ve kaybettiği değerleri vardı,kimi zaman mağlup olduğu,kimi zaman kazandığı savaşlarının yanlız kahramanıydı...
Düşlediği ve hayal ettiği o peri masallarındaki mutluluk gözyaşlarında saklanıyordu...oysa ki çok az ağlardı,suratı düşerdi,dudakları sarkardı,tek kelime konuşmazdı,saatlerce susabilirdi...Sevmek ve sevilmek isterdi ama sevgisini belli etmez,sevildiğini ise hissetmek isterdi,bazen ufak bir dokunuş,bazen kelimelerle anlatılmayacak bir bakış,bazende dikenleri üstünde kırmızı güller,yüzündeki tebessüme sebebiyetti...
Çevresinde olup bitenleri çoğu zaman umursamazdı,ona göre hayat çok kısaydı, aslında istediğini yaşamak yaşarkende kendi dünyasında mutlu olmak ona yetecek kadar değerli ve vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmüştü...
Hayatın getirdiği ve olmasını kimsenin engelleyemeyeği bir gün; genç bir erkek karşına çıktı,aklından geçen ilk düşünce 'evet benim evleneceğim erkek bu insan'diyordu genç kız ve sadece demekle kalmıyordu..Uzun bir birliktelik yaşanıyordu,iyi ve kötü günleriyle,sevinçleriyle,hüzünleriyle bu ilişkide sınırlar aşılıyordu yasaklanmış zaman dilimlerinde...
Mutluluk ve hüzün kardeşti,bazen yanyana, bazen sırt sırta bazende kilometrelerce uzaktılar,iki kalp bir bedende çarparken.......
Acımadan birbirlerinden kopartıldılar....
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.