Epiktetos(eski yunanlı filozof) diyorki: “Güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel dinleme sanatı vardır.” Yani dinleyerek insanlara daha çok yardımcı olursunuz. Belki de kendi fikirlerinizi muhatabınıza iletmeniz, haklı bile olsanız onu kızdırabilir. Çünki derdini kimseye anlatamadığını, yada dinletemediği içindir problemi. Bir laf var hani 'Dinleyen, söyleyenden arif gerektir,' diye. Dinlerken;
devamlı muhatabın gözlerine bakmalı, ilgimizin devam ettiğini göstermeliyiz. Sorunu anladığımızı göstermek için sorunu anlatıp,yorum yapmadan çözümü karşı tarafa bırakmalıdır.
İletişim kurabilmeli birbirleriyle. Otoriter veya kontrolcü olmamalı der hocalar. Anlatacağım
Kısa öyküde nasıl bir iletişim var gözlemleyelim beraber. Dinleme de sözsüz iletişim sayılır.
Memurun biri sabah daireye gitmek için evden çıkmış, yürümeye başlamış. Beş dakika içinde öyle bir yağmur yağmaya başlamış ki; yer gök birbirine karışmış. Saçak altlarından koruna, koruna yürümeye çalışırken, birden karşısına elinde şemsiyesiyle daire arkadaşı çıkmış.
- Hadi gel! Mısta bey. Gir şemsiyenin altına beraber gidelim deyince, Mısta bey ikiletmeden beraber yürümeye başlamışlar. Şemsiyenin sahibi biraz geveze, biraz böbürlenmeyi seven biriymiş ama Mısta bey mecbur. Yolda yürürken adam dönmüş Mısta beye:
- 'Eee valla şanslı adamsın. Bana rastlamasan bu yağmurda amma ıslanacaktın. Belki hasta bile olurdun”deyince 'Allah razı olsun bu iyiliğini unutmam' demiş Mıstaa bey. Üç dakika yürüdükten sonra arkadaşı mıstaa beye; 'eevalla şanslısın kardeş.Ben olmasam sırıl sıklam ıslanacaktın.Hastalığa davetiye çıkarıyosun birader.Hiç bu havada şemsiyesiz sokağa çıkılırmı? Gene bana dua et',deyince içinden köpürse de dışından allah razı olsun,bu iyiliğini unutmuycam. Arkadaşlık böyle zamanda belli oluyor zaten,demiş ve yola devam etmişler. Üç dakika geçmiş geçmemiş arkadaşı yine başlamış. 'Valla Mıstaa bey tanrı iyiki beni senin karşına çıkardı, yoksa sen bu yağmurda zatürre bile olurdun.'
- Mıstaa beyın sinirden kızaran yüzüne bakıp, bakıp “bak soğuktan kızarmaya başladın ya birde şemsiyemle ben olmasaydım. Maazallah helvanı bile yerdik” Mısta bey allah belanı versin demek isterken mecburen razı olsun dedi ve yola devam ederken, üç dakikada bir aynı şeyler tekrarlanıyordu. Mıstaa bey iyice zıvanadan çıkmıştı ki bir köprüden geçiyorlardı. Arkadaşı tam ağzını açarken Mıstaa bey elbiseleriyle birlikte, dört metreden gürül gürül akan suya atlayıverdi. Çevreden koşanlar ve itfaiye yardımıyle çıkardılar Mıstaa beyi. Arkadaşı yanına gelincebaklayı ağzından çıkardı Mıstaa bey:
- -Ulan köftehor! Sen olmasaydın bundan dahamı çok ıslanacaktım. Al o şemsiyeyi de cebine sok.!
-
Kayıt Tarihi : 11.2.2010 19:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)