I
aklım ermezken
kanımı köpürtmeye giderdim
oraya
atların rüzgârla koştuğu yere
havaya taş atardım
cesaret alıp hoyrat bileğimin damarlarından
caka atmak
mutlu bir güvercin olmaktı o zamanlar
yaşamak umarsız bir türkü
ve ben
kuşanırdım gün aşırı
çarşıların esenliğini
umursamayan yahut
görmeyen bakışları arasında geçerdim
demirci esnafının
kırmızı gömleğimle
çarşıların yamacına yaslanırdım
başım bulutların üzerinde
yürürdüm dev adımlarla
sokakları meydanları evleri
anlımdaki ter taşırdı
gizleyen ve örten
yorgun akşamın eşiklerine
umursamıyordu demirci esnafı
örse dökülen terdi umutlandıran
çarşıların diri pazularını…
anlamadım anlayamadım
geçtiğimde bir ergenin gözleriyle
ama yanıldım işte her aklı ermez gibi
gölgesinin şehvetine kapılan
güneşin aynası karşısında
ter de akmıyordu çünkü
ve örselenmiyordu örs
ses vermeyince çekiç sesleri…
II
sesini kaybeden türkünün içinden geldim
bu günlere
atların karşılıksız koşmadığı bu güne
yığınla ergen taşımış ruhumu işte
bu şehrin kadim sokaklarına
boş yere bel bağladığım o ilimsiz hesaplar
bilemez neden günün geç doğduğunu
eve gelmeyen ekmeğin
elbet vardır bir sebeb-i hikmeti…
ve biz oysa
ey efsaneleri ruhumu dokuyan şehir
kangren olmuş sevgiler
sokağı yıkamayan yağmur
sevinin ve sıklaşın
çekilmiştir merhamet kursağından
ibrahimi olan bu şehrin
meydanları dar, selamları kıskanç
ve kibirli
ellerinde bakraçlarla
su taşımıyor artık kimse azgın ateşe
çatlayan taşına değirmenin
aşksız dantelalarla oyalanıyor kadınlar
uykularından kovulmuş rüya
gibi sahici kılıyorum kendimi
ahh! kimse tutmaz ellerimden
ben sokağa bitişen ölüyü
bulandırıyor kanımı
içinden aşk geçmeyen türküler
yaslanıyorum yine de omurgasına çarşıların
gelin ve azaltın kahkahalarını günlerimin
ey ustadan kaçan çırak
toprağa bitişmeyen tohum
zamana sığmayan çiçek
gelin ve dürtün beni
işte alnımı kanatan bir ceza bu
can bulup bu yüzden ruha
yoluna düşmek gelmiyor içimden
tan ağarmadan, aralanmadan zulüm perdesi
yeni öpüşlerle dayanıyorum kapına
aldatan sabahlarına çarşılarının
III
vakti gelince doğar elbet bir ibrahim
örs çeker damlasını terin
toprağa kavuşur öksüz tohum
Kurşun sıkmayan tüfenk
alaturka sevinçler sahte
bilinir
Bilinir günün en merhametli saatinin sabah olduğu
kurulur babamın serkisofu yeniden
leyli
düğün bayram çocuklara…
mahzenlerden çıkmak artık
aydınlığın ve suyun meydanlarını coşturarak
bileylenmiş çakıları saplayıp yüreğine
kıskançlığın beğenmişliğin
ey kibrin kırmızı ırmağı
yol ver ben olan çağcıl kavrama
ineceğim oraya
yıkanmaya
sabah ezanında
doldurmaya damarlarıma
yelesinden boşanan dağ havasını yılkı atlarının
Kayıt Tarihi : 21.6.2019 08:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!