Körükle demirci yansın ateşin,
Serpiver kumunu közlü aleve,
Demirin kızarsın gelsin kardeşin,
Vurmaya başlayın haydi göreve.
Hazreti Davud’dur sizin pîriniz,
Mukaddes bu işe boyun eğmeli,
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Mesajlar içeren,derin anlamlı ve etkili şiirinizi kutlarım,ustaca yazılmış,beğeniyle okudum,Bedri Tahir Adaklı Hocam,yüreğiniz huzurlu,kaleminiz nurlu olsun,
Emeğinize sağlık,saygılarımla,tam puan,Enver Bilgiç
Üstad tebrikler yüreğine sağlık Battal Gazi Kara Murat
Filimlerini hatırlattı bana şiiriniz güzeldi tam puan selamlar
Osmanlılar savaşta zırh giymezlerdi. Şiirinizdeki gibi işin erbabı demirci ustalarının yaptığı kılıç, düşmanın zırhını delen cinstendi.
Tam puanımla kutlarım.
kutluyorum güzeldi.
Ocaga koymuştu tozlu kömürü.
Davut yumruğuyla dövdü demiri .
Körük çekmek ile geçti ömürü .
Onun dergahında pişmek isterim.
Yer gök inilerdi örsün sesinden.
Mağmalar akardı çekiç belinden.
İsmail Hakkının gönül telinden.
Örs ile çekiçle geçmek isterim .....Aşık Korhani
Muhterem Bedri Tahir Hocam Hazreti Davut AS. dan sonra,Bildiğiniz üzre Demirciler Başı İsmail Hakkı Efendi Hazretleridir, Haz. Davutun sırlarını İsmail Hakkı Efendi Hazretlerine verdiği bazı menkıbelerde yer almaktadır, ve demirciler başı sayılır, bu güzel şiirinizi okuyunca çok eskiden okuduğum bu menkıbeyi hatıladım, şiruiniz bi menkıbenin tıpa tıp nesirden şiire dökülmüş halidir, yüreğinize ve kaleminize sağlık tam puanım ile sayğılar sunarım
Saygı değer Bedri Tahir Adaklı
şiirinizi okurken rahmetli babamın bana anlattığı
sözler aklıma geldi Erzurumlu İsmail Hakkı Hz.
leri ile bir Ermeninin demirci dükkanında sık sık
buluştuklarını görüyorlar ve o zamanın polisine
haber veriyorlar bunlar ne iş çeviriyor gözetleyin
yakalayın getirin diye iki kişi gönderiyorlar onlar
bacaya çıkıp bakliyorlar dinliyorlar güzel güzel
konuşmalar o ara öğlen ezanı okunuyor demirci
ustası olan Ermeni örs elinde havada kalıyor ezan
bitene kadar sonra Ermeni vay ağzın kırılsın öylemi
ezan okunur diyor İsamail hakkı peki nasıl okunur
diyor oda başlıyor ezanı okumaya örs eriyor ezanı
okurken ismail hahkkı kardeşim ağzına sağlık
diyor gözetleyenler gidiyor olayı anlatıyor başkan
ları aman diyor ellemeyin bırakın bildikleri gibi
arkadaşlık etsinler demir dövmeyi örsü bir filmde
görmüştüm siz çok güzel anlatmışsınız
Tebrikler Zerrin TAYFUR
Bedri abi ilk yorumu ben yazayım abi nerden buldun bunca güzel kelimeleri şiiriniz çok çok güzel olmuş ama sanki biraz gündemden düşmüş konu gibi geldi bana tam puanımla sayfama ekledim saygılar vede hürmetler sevgili hocam
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta