Birden geçmişte başka bir fabrikada yaşadığım küçük bir anı geçti gözlerimin önünden.
Bütün formaliteleri tamamlamış bir vaziyette bir kilit fabrikasında işe başlamıştım. O sabah, bu benim bir fabrikada ilk çalışmam oluyordu. Gerçekten insan hiç durmaksızın çalışıyordu orada, ya da ben öyle sanıyordum o sıra. Saat 12.30 olmuştu. Harplerdeki uçak saldırılarında herkesin sığınaklara girmesinin uyarı anlamı olan o lanet olası siren ötmeye başlamıştı. Televizyonda oynayan II. Dünya Savaşı'ndan Canlı Belgeler adlı belgesel filmden bu sese aşinalığımız vardı. Ne oluyor demeye kalmadı, millet başladı koşuşturmaya. Koşanlar arasında 18 yaşlarındaki gencecik kızlardan tut 50 - 55 yaşlarındaki kadınlara kadar... Meğerse hepsi bir an önce yemeğe yetişebilmek için acele ediyorlarmış.
Upuzun bir kuyruk oluşmuştu koridorda. Ve epey bekledikten sonra yemek sırası geliyordu ve o da ne? Aşçıbaşı salatayı tabaklara elleriyle koyuyor, işçiler de alıp yiyorlardı. Buna şaşırmıştım. Sabır oğlum diye dişlerimi sıktım bunları görünce. 'Ulan hödük kepçeyle koysan da insan ağız tadıyla, rahat yese olmaz mı? ' diye geçirdim içimden.
Bu işyerlerinde ustabaşıları çavuş, postabaşıları onbaşı pozisyonundaydılar. Gereksiz yere durup dururken, sırf kişisel egolarını tatmin için montajcı kadınlara 'İyi çalışın haaa' diye bağıran postabaşıları mı, yılışık yılışık şakalarla kadınlara asılan ustabaşıları mı hepsi vardı burada.
Hakkını yememek lazım! İspiyonculuk ve muhbirlik müessesesi de çok iyi çalışıyordu doğrusu! Herkes birbirini gammazlamak için yarışıyordu adeta. Ya sabır çekerek onyedi gündür çalışıyordum, hayır çalışmaya çalışıyordum burada.
Memnun muydum? Hayır, sadece mecbur olduğum için çalışmak zorundaydım.
İlginç olaylar yaşanmıyor değildi. Bundan 17 gün evvel aynı işyerine başvurduğumuzda orada çalışmak isteyen bir kızla tanışmıştım. Ben rovelverci olarak işe başlamıştım, o da montajcı olarak alınmıştı. O gün çalışırken o kızı gördüm. Yanıma yaklaştı ve 'Sizi birkaç gündür makina başında çalışırken görüyorum, acaba gidip konuşsam mı diye bir müddet tereddüt ettim. Sonra ne olursa olsun gidip bir kolay gelsin diyemeyecek miyim diye düşündüm.' dedi. 'Baksanıza kuzum şu an herkes, önündeki işe değil de bize bakıyor.' diye ekledi. Sahiden de çevremizde çalışan kadınlar pür dikkat kesilmişler, nefesimizi bile dinlemek ister gibi kulak kabartmışlardı. Ayaküstü biraz konuştuk. Akşama görüşmek üzere deyip ayrıldık. O an şunu hissettim. O da bu ortamdan memnun değildi, sanki diken üstünde duruyor gibi tedirgin bir hali vardı. Yaşlı kadınlardan biri sanki anlatmazsa patlayacakmış gibi: 'Güzel kız ama değil mi? İki yıllık fakülteyi bitirmiş. Onu muhasebe kadrosuna almak istemişler fakat, o işçi olarak çalışmak istediğini söylemiş ve tercihini işçilik yönünde kullanmıştı.' Hoşuma gitmişti bu olay, daha bir saygım artmıştı kıza.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Doğum gününüz münasebeti ile uğradığım sayfanızda,
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan
daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık
Afiyet
Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
öylesine gerçeklerki paylaştıklarınız biz işçiyiz onurumuzla emegimizin peşindeyiz kutlarım kaleminiz daim olsun saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta