**Demir Leblebi hakkındaki köşe yazısı

Vahit Çakar
12

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

**Demir Leblebi hakkındaki köşe yazısı

8 Şubat 2007 tarihli Gözcü Gazetesinde Sn. Erkan Altaca'nın Demokles'in Kılıcı adlı köşesindeki, DEMİR LEBLEBİ hakkında çıkan övgü dolu yazısını siz,dostlarla paylaşmak istiyorum...

DEMİR LEBLEBİ

Doksandört sayfa bir roman bu. Elime almamla okuyup bitirmem, bir saati bile bulmadı. Öyle sürükleyici zira. Yutar gibi okutturuyor kendini.
Romanın kahramanı, fabrika işçisi Vedat. Ancak Vedat'ın kim olduğu, daha doğrusu kimle özdeştirildiği belli. Yazarlığın ezelî kuralı(!) , 'DEMİR LEBLEBİ'de de değişmemiş. Hani her yazar ilk romanında kendini yazar ya!
Romanın konusu; insan hayatının iki ara kulvarı. Biri iş. İkincisi aşk. İş kulvarında, fabrikanın ustabaşısı Nedim Usta ile birlikte yürüyor Vedat. Görmüş geçirmiş, fevkalâde arif bir adamdır Nedim Usta. Hata ve kusuru yoktur Nedim Usta'nın. Bu niteliği ile Vedat'ın gözünde bir İDOL'e dönüşür zamanla.
Ama sonra.....?
İkinci kulvar olan 'AŞK'da da, yine her zaman ve herkeste olduğu gibi sonsuz bir heyecan ve mutlulukla yola çıkar Vedat. Pembe pembe, ılık ılık başlar aşkı doğal olarak. Tatlı tatlı yürek çarpmalarıyla. Ve zanneder ki hep öyle sürecek.
Ama sonra.....?

EVET, SONRA..?

Sonra bir zaman gelir ki, iki kulvar kesişir. Nasıl? Aynı akıbette. Nerede? 'HÜSRAN' kavşağında. 'AŞK'ta ümitlerini; 'İŞ'te de idolünü yitirdiğini gördüğünde Vedat'ın. Şatolarının çöktüğünü gördüğünde. Hayatın acı gerçeklerinin balyoz gibi kafasına indiği o anda. O kavşakta.
Ve yazar, asıl söyleyeceğini de işte o kavşaktaki sukut-u hayalin yeisi içinde söylüyor: Gerçi bir yandan 'BÖYLE Mİ OLMALIYDI? ' diye isyan ediyor ama, öte yandan da kapıyı aralık tutarak Samuel BECKETT'ten şu alıntıyı yapıyor: 'HEP DENEDİN. / HEP YENİLDİN. / OLSUN. / GENE DENE. / GENE YENİL. / DAHA İYİ YENİL.'
Bu alıntı ile yazar, zaman ve mekan ötesi bir köprü kuruyor ustaca 'GÖNÜLLER SULTANI Hazreti MEVLANA' ile BECKETT arasında. 'YÜZ KERRE TÖVBENİ BOZSAN DA YİNE GEL' çağrısındaki o eşsiz hümanizmayı, bu kez BECKETT'ten duyuyorsunuz adeta. Aslında ise, elbette yazarın ta kendisinden.
Evet, 'DEMİR LEBLEBİ'deki mesaj bu işte. Yitirilen inanç ve ümitler; yaşanan acılar; duyulan hüsran dahi insanı 'PES' ettirmemeli. Tam tersine; o yitirilenler, o acılar; o hüsran; geleceğin yapı taşları olmalı.
Böylesi bir derinlik... Böylesi 'ERENLER'ce bakış hayata... Böylesi ustalık... Hem de ilk kitapta! BRAVO tek kelimeyle.

PEKİ KİM BU YAZAR?

1959 Tekirdağ doğumlu VAHİT ÇAKAR. Bir kamu görevlisi. Kesinlikle Nobel'e aday olma şansı yok haaa! zira 'Gerillaya terörist diyoruz...' falan gibi cevherler(!) yumurtlamak yeteneğinden yoksun(!) ne yazık ki(!)
Bu onur da ona yeter zaten. Evlatlarına mirasıdır.
Ayrıca patenti(!) NOBEL'li allame-i cihanlara(!) ait 'TRAMVAYIN ŞOFÖRÜ', 'MİNARENİN BALKONU', 'İKİNDİ ZAMANI EZANINI OKUYAN İMAM' vesaire gibi dehşetengiz(!) ve dahi hayretengiz(!) laflar da yer almıyor yazdıklarının arasında yine ne yazık ki! ! ! Bu nedenle olsa gerek; anlı şanlı edebiyat eleştirmenlerimizin, entel-dantel takımından vatan kurtaran arslanlarımızın(!) da ilgisini çekmemiş 'DEMİR LEBLEBİ' bugüne kadar. Bu da ikinci onuru elbette yazarın.
Bir 'KİTAPKURDU' olduğu belli bu mütevazi adam oturmuş, bu dört dörtlük eseri yazmış. Konu ilginç. Ûslup nefis. Kurgu mükemmel. En ufak bir sarkma yok. Abartma yok. Okuyucusunu; yaşadığı dünyasından koparmadan alıyor. Zaman zaman sanal alemlerde, zaman zaman da gerçeklerin acımasızlığında bir süre gezdirdikten sonra, yine aldığı yere getirip bırakıveriyor, yukarda değindiğim mesajı ile. En önemlisi, okuyucusuna gözlerini kapatıp düşünme, hayal etme hakkı da tanıyor 'BÖYLE Mİ OLMALIYDI? ' diyerek. (Ki pek çok romancının idrâk edemediği önemli bir olgudur bu.) Ve sonuçta da yıllardır ve yıllardır boğuşmaktan bıkıp usandığımız abukluk, zırvalık ve çirkinliklerden... sizi o 94 sahife ile en az bir saat uzaklaştırıyor. Bu niteliği ile de bir 'KARDELEN' adeta 'DEMİR LEBLEBİ'. Ve böylesi 'Kardelen'lerin sessiz yaratıcılarının varlığından haberdar olmak da, ayrı bir haz ve ümit veriyor insana.
Ellerine sağlık Vahit ÇAKAR. Kutluyorum seni. Amma... Sanma ki peşini bırakacağım! En kısa zamanda yeni yeni 'Kardelen'ler vermezsen bize eğer. Vay ki vay haline! ! !

FAKS: 0212 449 60 20

Vahit Çakar
Kayıt Tarihi : 25.2.2007 21:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vahit Çakar