BEKLENEN SONUÇ
Çok değil 4 gün sonra işverenleri pes etmişti. İşçilerde ilk günlerdeki o bezgin halden eser yoktu, hepsinin yüzlerinden mücadele vermiş, yorulmuş fakat başarıyı haketmiş insanların mutluluğu okunuyordu. Usta anlaşmaya iki yeni madde daha ekletmişti. Birincisi işçi atılımına karşıydı.
Habersiz, sebepsiz işçi atılmasına son verilecekti. İkincisi ise küçük yaştaki çocuk işçiler sadece çırak sayılacak ve vücutlarının kaldıracakları, bedenen ezilmeyecekleri işlerde çalışacaklardı. Ustayı görünce 'nasıl oldu bu iş bu kadar kısa zamanda? ' diye sordum.
'Nasıl olsun bizim işverenimiz böylesine ilkel işte. Gerçekten aklı selim bir adam olsa bizim işveren, bizimle anlaşmaya uygun zeminler hazırlar, her imkanı seferber eder. Böylece işçinin grev denilen silaha kolayca sarılmasını önlemiş olur. Bizimkisi ise sağolsun önce grev kışkırtıcılığı yapar, elinizden geleni ardınıza koymayın der, sonra da topu topu 40 gün dayanabilir.'
Bahara çok az kalmıştı. Ustanın sayesinde çeşitli düşünceden bir çok insanla tanışmıştım. Bazılarıyla kaynaşmış, bazılarına pek ısınamamıştım. Usta da bunu hissediyordu. Beni uzaktan gözlemlediğinin farkındaydım. Bana tüm bildiklerini, deneyimlerini aktarmaya kararlı gibiydi. Birbirimize açıkça söylemeksizin sanki böyle bir karar almış gibiydik. Dostlarla kaynaştığımı gördüğünde onun da yüzünü çocuksu bir gülümseme kaplar ve 'İnsan sıcağı bu evlat. İnsan sıcağı bu. Bir şeye benzemez' derdi. O'nun insan sıcaklığına verdiği örneğin farklı bir benzerini başka bir işçide keşfetmiştim.
Aşka gönül ile düşersen yanarsın. Zekâ ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın. Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
Sersem sersem bakınıp durma, bir yol seç.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta