Demir Leblebi 6 Şiiri - Vahit Çakar

Vahit Çakar
12

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Demir Leblebi 6

Patronun yanından çıktığımızda bana 'Ehh erenler! ' dedi. 'Artık işsiziz.İşsiziz artık delikanlı.Yine o ayaklarının altı su toplayıncaya kadar dolaşıp iş arama günleri geldi.Yorgunluktan adım atamayıp dilinin bir karış dışarı fırlayacağı günler geri geldi.Fakat ne olursa olsun onlara bu zevki tattırmadık ya...İşçilik onurumuzdan taviz vermedik ya...Az şey mi bu? ..
Arkadaşım bu kadar izahı yeterli görmüş olmalı ki sözünü burada kesti.Çay bardağı elinde,gözleri dalgın dalgındı.Belli ki o anlattığı günü yeniden yaşıyordu o an...
Doğruydu.Az şey değildi gerçekten yaptıkları.Belki ilk bakışta kuru bir gurur gösterisi olarak gelebilirdi bu, insana ama olayın altında yatan asıl şey, işçinin sınıf bilincine sahip olduğunu ve kişiliğinden hiçbir şey vermeyeceğini, bunu anlamayanların suratına tokat gibi çarpmasıydı.Hem de aç kalmak,işsiz kalmak pahasına...
Şimdi artık Nedim Usta'yı tekrar görmek benim için kaçınılmaz olmuştu.Yarından tezi yok bulmalıydım,görmeliydim onu.Konuşmalıydım onunla.
Arkadaşımdan çalıştığı fabrikanın ismini aldım.Paydos olur olmaz damlayacaktım fabrikanın kapısına.Çünkü benim çalışma saatim ile onun ki denk düşüyordu birbirine.Tamam,olmuştu bu iş.Yarından tezi yoktu.Bulacaktım Nedim Usta'yı.Yavaş yavaş da olsa sabır ede ede onun yaşantısını öğrenecektim.Çok şeyler vardı onun yaşantısından öğreneceğim.İçimden bir ses söylüyordu bunu.Belki kendi yaşantımdan parçalar da bulacaktım onunkinin içinde.
Arkadaşımla kahveden çıktıktan sonra ayrıldık.Eve gelip yatağıma girdiğimde günü şöyle bir gözümün önünden geçirdiğimde 'kârlı bir gün' dedim.İşçiik mesleğini adeta bir doktorun uzmanlık dalı gibi telakki eden ve bunu gerçekten de uygulayan biriyle tanışmıştım.
Bu düşünce bana garip bir mutluluk ve huzur vermişti.Gözlerimi kapadım...
Akşamı iple çekmiştim ertesi gün.Şubat ayının o soğuk,buz gibi ayaz günlerindendi.İş çıkışında doğru Nedim Usta'nın fabrikasına koşmuştum.İçimden de 'İnşallah kaçırmamışımdır.İnşallah daha erken falan çıkıp gitmemiştir...' diyordum.Öğle paydosunu biz yarım saat,onlar bir saat yapıyorlardı. Haliyle de akşam biz yarım saat önce çıkıyorduk.Bunları düşünürken fabrikanın paydos zili çaldı ve biraz sonra da Nedim Usta çıkışta gözüktü. Yanına yaklaştım,beni henüz görmemişti.Yanında biri vardı. Hem yanındaki ona merak ve azıcık da telaşla bir şeyler soruyordu. Kulak kabarttım: 'Peki Nedim Usta.Bütün bu olup bitenlerden sonra ne yapabiliriz? ' Nedim Usta adama şöyle kızgın bir bakış fırlattı.
-'Ne yapabiliriz? ..Ne yapabiliriz ha? ..Bak arkadaşım sen bu adamları gözünde fazla büyütüyorsun.Kafandan bu tür düşünceleri at. Belki biraz bayatlamış bir nasihat olacak ama kendini inandır ki bu adamlar biz olmadan pantolonlarını bile toplayamazlar.Tamam mı? Bunu kafandan çıkarma.Zaten gerçek olan da budur. Sen zannediyor musun ki onlar bizim kara kaşımız kara gözümüz için bizlere tahammül ediyorlar ha? ..'
'Merhaba Nedim Usta' diye seslendim. Elimi de dostane bir tarzda omzuna koymuştum.Beni böyle karşısında görünce yüzünde bir hayret dalgası dolaştı.Belli ki şaşırmıştı. 'Hayrola evlat! ' diye bir şeyler mırıldanıyordu ki 'Eee biliyorsun Nedim Usta.Erenlerin sağı solu belli olmaz...' Gülümsedi.Onu hemen böyle çabucak aradığıma sevindiğini anlamıştım. Beraber yürümeye başladık.
-'Seni gördüğüme çok ama çok sevindim.Mesaiden sonra ağzı iki çift laf yapacak ve de adam gibi dinlemesini bilecek birilerini hep ararım.
-'Asıl sevinçli olan benim Nedim Usta. Dinlemeye hazırım anlatacaklarını. Bin can ile hem de... Ancak demin yanındaki adamla konuşmalarını duydum. Yine can sıkıcı bir şey var galiba ha? ..'
-'Bir değil birkaç şey var erenler.Hangi birini istersin ki. Mesela grev ilanı... Fabrikanın giriş kapısına dün asılmıştı. Bugün de yanıbaşına patronun lokavt kararını astılar. İşçilerin çoğunda 'Eyvaah! Şimdi ne olacak? ' kaygısı başladı. Yanımdakinin dediği de buydu işte. Beni asıl kaygılandıran, bu fısıltıların ve endişelerin büyümesi,eski ve tecrübeli işçilerin dahi bir gün yılgınlığa düşmeleri. Çünkü patronlar işçilerdeki yılgınlığın yıkım demek olduğunu çok iyi bilirler. Bunlar işçiye şunu hissettirmek isterler ki işçi onların emrinde çalışmaya mecburdur. İşçi eninde sonunda onların dediğini kabullenmek zorundadır.Onların dediğine karşı gelen işçi sonunda biter tükenir...İşte bütün gayeleri, bu düşüncelerini durmadan bizlere, özellikle genç ve tecrübesizlere hissettirip onlara korku ve telaş vermektir. Yanımdaki gibi. Taktikleri devamlı yıldırmaktır. Bunun da çeşitleri vardır.İşsiz bırakırlar,iki kişilik işi bir adama yüklerler, angaryalarla uğraştırırlar, işçiyi silik şahsiyetler haline getirmek isterler. Sonunda istedikleri de olur.İşçi kendine olan güvenini yitirir ve patrona teslim olur. İşte istedikleri olmuştur. Ne var ki işin bu raddeye geldiğini gördüğümüz anda biz de kendi kendimize bizi savunacak bazı düşünce ve kavramları ortaya çıkartırız. Biz de emeğimizi elin herifine bedavaya satacak değiliz ya! .. Veya deriz ki 'Bizler artık işsizlikten bıktık sayın patronlar,siz bizden iyi bilirsiniz bu işleri. Siz yine bizi eskisi gibi sömürmeye devam edin. Çünkü biz halimizden memnunuz.' İşte böyle bir karşı düşünce geliştiririz. Onların bu yıldırma taktiklerine karşı zaten gerçek işçi bilincine sahip olan kişiler,patronların bu yıldırma ve kendini işe yaramaz biri gibi hissettirme tuzaklarına kolay kolay düşmezler.'
Büyük bir coşku ile anlatıyordu bütün bunları...Davasında haklı olduğuna inanan tüm insanlar gibi hiddetlenmişti ve bu hiddetini doğal dış tepkilerle açığa çıkarıyordu.Diliyle bıyığını yakalamaya ve sonra yakaladığı bıyığını dişlerinin arasında çekiştirerek ezmeye çalışıyordu. Boynu hafif hafif inip kalkıyordu. Gözleri çakmak çakmak olmuştu.
O an kararımı verdim. Dalına basacak ve kızdıracaktım.Bakalım tepkisi ne olacaktı.
'Elle gelen düğün bayram Nedim Usta.Başkasına gelen neyse sana da o.Neden bu kadar hırs dolusun? ' diye sordum.
Kızgın bir bakış fırlattı önce.'Tamam' dedim,'İstediğim oluyor'. Bir süre konuşmadan öylece baktı. Sonra eliyle karşıdan geçmekte olan bir çocuğu göstererek 'Bak' dedi. 'Şu çocuğu görüyor musun? Bu fabrikada çalışıyor. 13 yaşında henüz. Sabi (masum,küçük çocuk) sayılır yani.Ama işçi o da bizim gibi.

Vahit Çakar
Kayıt Tarihi : 16.12.2006 22:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vahit Çakar