'Eee çocuklar bana müsade.Caraskalı yerinden kurtarmak için uğraşırken bel kemiği zedelenen bir ağabeyimizi ziyaret etmem lazım.Daha fazla gecikmeyeyim.Tanıştığımıza memnun oldum genç arkadaşım.'
Olamazdı! ..Oysa onunla tanışmanın lezzetine daha yeni varıyordum.Anlamıştım,bırakamazdım Nedim Usta'yı bundan böyle.
Ben onun yaşantısının ilginç bölümlerini kapabilmek niyetindeyken o kalkıp gitmeye davranıyordu.Bencillikti muhakkak 'daha oturalım,gitme...' falan demek.Ama hiç olmazsa tekrar buluşmayı sağlamak gerekiyordu.'Ben de tanıştığımıza çok memnun oldum Nedim Usta.Seni bir daha nasıl görebilirim? '
-'Çok basit evlat.Fabrika çıkışında tabi.'
O gittikten sonra arkadaşıma döndüm: 'Kim bu yahu? Biraz etraflıca bahsetsene.' Arkadaşım bana şöyle bir baktı.Anlamıştım.İçinden diyordu ki:'Hani cürmü kadar yer yakardı ya! ..Hani derya olsa ne olurdu ya! ..'
'Ha! O mu? O bir pırlantadır.Gerçek bir filozoftur.Onun için çevrede 'bataklıkta yetişen nadide bir çiçek' derler.Asıl mesleği dokumacılıktır.Vaktiyle bir dokuma tezgahı varmış.Kendi halinde geçinir gidermiş.Fakat işçi ruhundan sıyrıldığını sandığı için işçi bilincine tekrar kavuşabilmek amacıyla satmış tezgahını ve takrar dönmüş işçiliğe.Böylesine ilginç bir kişi işte.'
- 'Peki sen nasıl tanıştın onunla? '
- 'Bir müddet fabrikada lehim işinde beraberdik.Benim yeni yetmeliğime rastladığı için pek konuşmazdık.Günün on saati lehim dumanıyla haşır neşirdim.O duman kâh ağzımdan girerdi kâh burnumdan.Velhasıl bütün gün duman ile iç içeydim.Herkes oksijenle nefes alır verir ya,ben ise lehim dumanıyla nefes alıp veriyordum.Bu laflar benim değil ha,Nedim Usta'nın.Bu benzetmeleri o yaptıydı,'Sizin gibi genç işçilerin lehim dumanında yavaş yavaş zehirlendiğini görmüyor muyum? ..' derdi ve lehim aletine dönerek: 'Ey duman kardeş! Senin felsefen de süper güçlerin siyasetine benziyor.Yavaş yavaş,sinsice giriyorsun ve kendine uygun bir zemin buldun mu oradan ayrılmak istemiyorsun.Fakat ben sana bir erkeğin kıza artık peşinde dolaşıp durmamasını çok kısa bir şekilde izah ettiği bir sözü söylemek istiyorum; 'Düş yakamdan! ..'
İşte arasıra böyle şakalaşmalar yapardı.Bir gün ikimizden patronun arabasını yıkamamız istendi.Hiç O'nu bu kadar öfkeli görmemiştim.Hırsından boyun damarları şişmiş,yüzünü dalga dalga alev basmıştı. ' Ne yani...Bunlar bizi satın aldıklarını mı zannediyorlar? ..' diye söyleniyordu.Beni bir kenara çekti ve dedi ki: 'Bak delikanlı,ikimiz de farkındayız ki amaç araba yıkatmak değil,amaç diğer işçilere mesaj vermek.Bakın aranızda başkaldıran olursa bugün ve şimdilik araba yıkattırmak var.Yarın istersek helâyı,lavabo kuburunu temizlettiririz.Öyle değil mi ha,söyle? ..'
İkimiz de yapılan haksız muamele karşısında o anda birleşmiş,birbirimize manen kilitlenmiştik.Hele patrona çıkıp da 'Kes bizim hesabı,sen makinada calışacak işçi değil arabanı yıkatacak uşak arıyorsun,yağma yok.' diye çıkıştığımızda patronun suratı kâh sapsarı kâh mosmor oluyordu.Kekeleyerek; 'Beyler,beyler lütfen beyler! ..Yanlış bir anlama olmuş...' gibisinden laflar gevelemeye çalışıyordu.Aslında o bizim durumumuzdan zevklenecek iken tam tersi oluyor,biz onun böyle küçülmesini büyük bir keyifle seyrediyorduk.
Kayıt Tarihi : 26.10.2006 22:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!