Demir derler, duyan hemen ürperir, oysa ki bilmezler ben de ummadıkları derecede ne alevlerden geçtim bu hale geldim.
Eklediler, birleştirdiler, sağa sola yönlendirdiler, üzerimden ne yükler geçirdiler.
Bilseler, alev alev yanıp, soğuyup, şekillenip, yıllar sonra enkaza dönüştüğümü…
Şimdi, ana istasyon ve ara istasyonlarda, boş yerlere üst üste atılmış yığınlar halinde, işe yaramaz bir şekilde, yazdan yaza güneş vurdukça ısınır gibi oluyorum.
Ara sıra, seyrek hasbel kader biten otlar arasında… Bir de onları dinleseniz,
Tren geçerken onlara değiyor diye kesilen dallara kulak verseniz, onlar da benden dertli sordum konuştuk… onlar da şikayetçi,
Bir zamanlar, dalımda çiçeğim yaprağımla birlikteydim, kestiler beni ayırdılar bedenimden, dal dal, yaprak yaprak uzun süre sizin aranızda, serin serin sığındım, rengimi korudum, olmadı sarardım, şimdi çıtır çıtır dallarım hele bu Ağustosun 15’i gibi tarihlerde, bir kibrit çaksanız, cayır cayır yanacağım çıra istemem.
İŞTE BÖYLE İDİ YEŞİLİN DE FERYADI!
Sonra, kendime döndüm, yaşadıklarım…
Gurbete bağlanan, ayrılan, birleşen yollar,
sevdalar yaşandı, ne ayrılıklara dayandı şu demir gönlüm.
Ne yükler taşıdım, bu RAYLAR üzerinden, şimdi bekliyorum sonumu belki bir hurda bahçesine atılırım.
Şimdi hayalim o eski yollar, dönen kıvrılan…
Batan akşam güneşi,
Sabahın ilk ışıkları,
Pırıltılarla yaşıyorum, hayalimde ben …
Kayıt Tarihi : 9.11.2012 00:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İş dönüşü, Haydarpaşa İdealtepe arası tren yolculuğunda dökülen dizeler.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!