Sarılmışım aşk ipinin ucuna, ellerim kan revan
Yitip gitti ne varsa düne dair, yok tek bir kelam
Işığını izledim durdum, vazgeçmedim tek bir an
Alemler, alimler gördü ben hep avam..
Bir öyleyim bir böyle, geçip gidiyor günlerim
Öncekilerle birleyemediğim yeni bir satır daha...
Yine ayrık.. Alalade, sayfanın bir kenarında..
Kelimeler elele tutuşunca uzun uzun anlatırım sandığım o ilk an yanılmışım..
Yanıldığım yerden, her sabah, zihnimde tuttuğum bir ormana doğruluyorum.
Kaybolmuşluğumun en yeşil tonu gözlerimden ciğerlerime akıyor..
Her sabah ben, benden habersiz düşüyorum aynı yola.. Her dönüşüm o denli akşamlı, soğuk, ıssız..
Şahlanıpta sırtından yere
Vurunca betondan kısrak
Kovanından hücum etti her zerre
Yüze, ciğere çarparak
Ne göze görmek mümkün
Ne taze bir nefes almak
Not almadan hatırladıkların azaldıkça,
Gelir konar burnuna; kelebek edasıyla havada süzülen kokular.
Ahhh o kokular...
Artık zihninin en güzel çalışabildiği sanki bir tek o anlar var...
Dudağında tebessüme dönüşen, gözlük camına doluşan buğular...
Taşmasın diye başında dalgın beklediğin, kaynayan sütün kokusu bir anda ellerinden tutar;
Gece en koyu tonuna ulaştı...
Ölüme en kardeş olduğu anlarıydı, uykuların...
Bütün ruhlar yükselebildiği kadar yükselmişti,
Kristal pamukların bağrından göğe...
Nefes alıp vemelerimize bir tutam mutluluk, azıcık heyecan...
Güzel bir hatıra için girdiğimiz kapı...
Gazel dolanmış ağaçların boynuna, koskoca bir şehir sis içinde debelenir..
Belki bu senenin son yağmurudur bu.
Nemli bir vedadır bulutların maksadı, saat kulesinin alnına kondurduğu buselerin.
Biraz daha ağlasıp gideceklerdir belki sessiz ve serin..
Ne zamandır tünedikleri yerden guku bile çıkmıyor artık güvercinlerin.
Nefesimizi buhar eden mevsimlerde düşüyoruz içine, böyle saçma sapan bir kederin..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!