Habil'e...
Ruh hastalığı diyorlar yaşadığın zamanı beğenmeme haline ruh hastası olmak tarifsiz bir tad veriyor bana. Beyin dolusu laf etmek yerine ağız dolusu laf eden insanlarla konuşma mecburiyeti yoruyor beni. En bayağı saldırıları, en sıradan mukabelelerle geçiştirme hali bozuyor erdem muhasebemi...Hira'daki yalnızlığın bir saniyesi için neler vermezdim.
' İktidarı ', Adolf Berle'nin dilinden onyedisinde okudum iflah olmam, hırçın kayıtsızlıklara mahkum edemez kimse beni. Yalan meşru, inkâr sıradan, yabancılığım iktidar retoriğinin koroya uymamasından.
Beşeri zaafiyetlerimin omuzlarıma bindirdiği yalnızlık, maksuduna giden dervişin erbaini...
Kirpiklerini ıslatacak kadar bir sevda gözlerime habire yağıyor. Sen gözlerinde gece uyuyorsun. Yok şehrinin dehşetli ayazında terkedilmiş bir istasyonda geçip gitmiş bir treni bekler gibiyim. Biletim donmuş parmaklarımda, vücudum depremli..Cebimde Foucault klâsik çağın delisi...
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,