Pek akıllı sayılmazken çekilmez olan şeyler, delirince hiç çekilmez bence. Keşke akıllı olabilseydik. Aklı başında, dört başı mamur...
Ben küçükken bi bunu anlamazdım, bir de "iki yakası bir araya gelmez" deyimini. İki yakası bir araya gelmezi öyle böyle çözdüm de bu mamur'a hala mesafeliyim. Kullanıyor olmam, söylüyor olmam arayı düzelttiğimiz anlamına çıkmaz. Hala anlamıyorum. Tahmin ediyorum, hakkında düşünüyorum, fikirler üretiyorum ama hala tam anlamış değilim. Sanki böyle "oh mis" anlamında bir şey. Güllük gülistanlık gibidir heralde. Bilmiyorum. Her neyse, küçükken sevmediğim bir şey de Pazar günleriydi. Herkes evde olurdu. TRT’de kovboy filmi, dışarda kar. Gariptir mesela çocukluğuma dair tek bir güneşli güllük gülistanlık pazar günü hatırlamam. Bak güllük gülistanlık burada kullanılabildiğine göre demek ki dört başı mamur aynı anlamda değilmiş. Şey gibi düşünebiliriz, yerine "dahi" koyduğumuzda anlam değişmeyen "de" gibi. Burada yerine dört başı mamur koysak anlam bozulur. O yüzden delirme. Akıllı ol. Bir şeyin yerine başka bir şeyi koyunca eğreti duruyor bazı zamanlarda. Çocukluğumun yerine şimdiki zamanları koysam mesela. Anlam tamamen değişir, belki anlam bulurdu bir şeyler. Belki de tamamen başkalaşırdı. Katı halden sıvı hale geçen ergime tantanası gibi. Buna da hep bi kıllanmışımdır. Neden erime değil de ergime? Neden? Oradaki g harfini çıkarsak da mis gibi erimez mi katı haller? Erir. Demek ki mis gibi de olmayabilir dört başı mamur. Ama yine de gülistanlık kadar eğreti durmaz erirken buzlar.
Bir de buzullar var. Habire ergiyorlar. Küresel ısınma diyorlar ama ben pek inanmıyorum. Milyarlarca yıldan bahsediliyor dünya için. Ulan bu buzullar o kadar durdu durdu da şimdi mi ergimeye karar verdi yani? O da mı beni buldu? Milyar da değil, milyarlarca yıl... Acaba sıfır atsak sonundan değerlenir mi bu dünya? Acaba milyona düşer mi yaşı? Milyonda bir ihtimal de olsa bir pazar sabahını sevebilir miyim? İbrahim Tatlıses'in soyadı aslında Tatlı'ymış. O şanslı, sadece soyadını değiştirmiş. Bir de adını bile değiştirenler varmış, Cüneyt Arkın mesela...Fahrettin Cüreklibatır'mış. Tıpkı benim dört başı mamur gibi. Adının yerine başka bir şey koymuşlar anlam değişmiş. Muhteva değişmiş. Herif doktor, bir anda Malkoçoğlu olmuş. Yakışıklı, Allah var yakışıklı. Ama ne kötü filmlerde oynamış. Allah rahmet eylesin, öldüğünde çok üzüldüm. Herkes üzüldü. Türkan Şoray'da üzüldü. Tabutuna sarılıp ağladı, haberlerde izledim. Türkan Şoray demişken, İzzet Günay geldi aklıma...
Bi filmde "Sevdi de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık" demişti Türkan Sultana... Geç kalmışlar demek ki... Rol icabı da olsa, senaryo gereği de olsa geç kalmışlar rastlaşmaya. Çok eskiden rastlaşabilseler dört başı mamur bir hayatları yine olmayacaktı belki ama her şeyin güllük gülistanlık olacağı Türkan Şoray'ın gözlerinden okunuyor o sahnede. Demek ki o işler öyle olmuyormuş. İbrahim Tatlı vuruldu, Fahrettin Cüreklibatır öldü, Türkan Sultan ağladı... İzzet Günay o kadar da meşhur olmadığı için unutuldu gitti. Artık pazar günleri kovboy filmleri çıkmıyor. Ben de da'yı ayırıyorum belki ama pazar günlerini yine sevmiyorum. Napayım yani, delireyim mi? Boş ver, pek de akıllı sayılmazken olmayan bağzı şeyler delirince hiç olmaz.
Çizgili Mavi
Kayıt Tarihi : 26.1.2023 09:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!