Ben bir deli şairim,
Aklı olmayan bir yüreğin gölgesinde doğdum.
Kelimelerim, zincirlerini kırmış mahkûmlar gibi
Kaçıyor kağıttan,
Kağıt bile dayanamıyor artık bana.
Bir yanım “Enel Hak!” diye bağırıyor sokak ortasında,
Bir yanım “Ben gelmedim dava için” diyor,
Ama ne kimse anlıyor beni,
Ne de ben susabiliyorum.
Kalemim kan kusar, mürekkebim gözyaşımdan olur,
Yazdıkça yanarım, yandıkça doğarım yeniden.
Aşkın laboratuvarında delilik icat eden bir kimyayım,
Her harfim, yüreğimin yırtığından sızan bir sır.
Deli dediler bana,
Çünkü aklımdan önce kalbim yürüdü hayata.
Kalbim de seni seçti,
Yaralı bir güvercin gibi,
Kendine bile güvenmeden kondu dizlerine.
Ben deliliğimi sevdim,
Çünkü akıl, aşkı öldürür.
Aşk akıldan büyüktür,
Çünkü aşk Tanrı’ya daha yakındır.
Ey aşk, sen benim mahkemem,
Ben senin suçlunum.
Yargıç sensin,
Ben ise savunmasını unutan sanık.
Şahitlerim: yıldızlar,
Delilim: gecelerde kaybolan dualarım.
Suçum: bir kadına aşık olmak,
Cezam: ömrüm boyunca onu unutamamak.
Ey gönül, sen ne garip bir mabedsin!
Her köşende bir yara, her yaranda bir hikâye.
Birinde “gitme” diyor çocuk hâlim,
Ötekinde “dönme” diyor pişmanlığım.
Bana deli diyenler bilmez,
Ben kelimeleri duvarlara değil,
Kendime çarparak yazıyorum.
Her dizede biraz ölürüm,
Sonra o ölümlerden doğarım.
Bütün akıllılar sustuğunda
Ben konuştum,
Çünkü susmak en büyük deliliktir bazen.
Ben deliliği seçtim,
Çünkü dünya fazla mantıklıydı bana.
Kalemim, darağacım,
Sayfam, mezarım oldu.
Yine de yazdım.
Çünkü yazmak, bir şairin dirilme hakkıdır.
Bir gün gelir, beni hatırlarsan,
“Bir deli vardı” de,
“Kendini aşkın ateşine attı,
Yanarken bile sevdi” de.
Ben bir deli şairim,
Akıl bana dar,
Dünya bana yabancı,
Ama aşk…
Aşk bana hâlâ inanan tek mucize.
Bir gün sustum.
Kelimeler önümde diz çöktü,
Çünkü ben artık söyleyecek hiçbir şey bulamıyordum.
Söz bitince kalp konuşurmuş,
Kalp bitince aşk…
Aşk bitince sadece “O” kalırmış.
Bir ben vardım,
Bir de beni yok eden bir ben.
O yoklukta buldum hakikati,
Deliliğimin içinden geçti bir nur,
Ve ben, artık ben değildim.
Bir damla gözyaşında deniz gördüm,
Bir nefeste bin ömür yaşadım,
Bir susuşta Tanrı’nın kalbini duydum.
Anladım ki,
Aşk delilik değilmiş,
Delilik, aşkın insana sığmayan hâliymiş.
Yandım;
Öyle bir yandım ki külüm bile secde etti toprağa.
Küllerimden doğmadım,
Küllerimle dua ettim:
“Ey varlığın sırrı,
Beni benden kurtar.”
Bir gece, yıldızlar şahitti;
Aklımı değil, kalbimi teslim ettim.
O an, içimdeki bütün yollar
Bir noktada birleşti:
Aşk.
Artık ne yargı vardı,
Ne suç, ne ceza…
Sadece varlık ve yokluk arasında
Nefes alan bir ben.
Yok oldum ve orada buldum seni.
Deliliğim, Hakk’a açılan bir kapıymış meğer;
Her gözyaşı bir secde,
Her acı bir dua,
Her yalnızlık bir tecelliymiş.
Bir kadın gibi zarifti hakikat,
Bir anne gibi merhametli,
Bir Tanrı gibi suskun.
O suskunlukta duyduğum ses bendim,
Ama ben değilmişim aslında.
Şimdi rüzgârla konuşuyorum,
Bulutlarla mektuplaşıyorum,
Kelimelerim artık kâğıda değil,
Kâinatın kalbine yazılıyor.
Deli değilim artık,
Ama akıllı da değilim.
Çünkü akıl anlamak ister,
Ben ise sadece hissetmeyi öğrendim.
Ey aşk,
Seninle delirdim,
Seninle dirildim,
Ve şimdi seninle sonsuzum.
Eğer biri sorarsa:
“Ne oldu o deliye?”
De ki:
“Kendini Tanrı’nın kalbinde buldu,
Ve bir daha dönmedi.”
Doğan Çeçen
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 13:56:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!